31 Ekim 2014 Cuma

Doksanbirinci gün

Bol ağladığın günlerden biri Kurabiye. Umarız bu bir alışkanlık, hatta sende yapıtaşı olmaz. Ayırt edici noldu bugün de bakıyım, dersen hiçbir şey yok. Ananen tüm gün üzerimden çıkarmadığım pijamalarıma saydı bol bol. Halbuki ne değiştiricem, süt sağma, süt verme, alt değiştirme ve ütü yapma dışında naptım, sanırım hiçbir şey. Bir ömür böyle geçer mi, umarım geçmez. Şikayet gibi görünen bu saptamaları kesmem gerek daha büyük sıkıntılarla sınanmadan. Ama hani biz alışamadık henüz Kurabiyecik olan bitene.

Arada sana komik kıyafetler, daha doğrusu henüz sende oldukça komik duran kıyafetler giydirerek eğleniyoruz. Neye güldüğümüzü anladığından emin değiliz, şüpheli gözlerle bize bakıyorsun.

Sonra, ananen bana bugün pasifloralı çay almış, her ne kadar sen iç çocuğa süt olsun, sakinlesin, dese de; çayı daha çok bana almış gibi görünüyor.

Hayalim, laftan anlayacak bir çocuk idi, akıllı mantıklı insanlarız bak bizler diyerek konuşmaktı. Doğru yolda mıyım, yani yol uzun, taşlı, yol çalışmalı, tünelli bir yol da olabiliyorsa, hadi doğru yoldayım diyeyim.

Yazılar gittikçe sempatiklikten uzak mı oluyor ne, yok yok toparlıcaz Kurabiye. Ya ben alışıcam olan bitene, ya sen sakinlicen. Yoksa insanlık nasıl yıllarca çoğalsın, değil mi. Vardır bir hikmeti..

Uyu Kurabiye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder