1 Ekim 2014 Çarşamba

Altmışbirinci gün

Bugün babaannen şekerlerini almış sana, camın ardından gösterdik, bak dedik. Üzerinde adın yazılı, şortun içinde ne var diye bakan minik adamların olduğu şekerler bunlar, çok ciciler. Senin gibi.

Uyku halin hakimdi yine, ama bu kadar huzurlu uyunur dedik. Gözlerin en sona doğru aralandı biraz, teyzenin biri geldi, bakarım ben buna ömür boyu dedi. Arkamız sağlam bak, bunlarla gelsinler bana, nedir o "a çok küçük..." ler falan, "bakarım ben bu çocuğa, gelirim sevmeye"lerle gelsinler başım gözüm üstüne.

Ev bakmaya başladık demiş miydim sana, geliş günün belli olmadığı gibi, hangi eve geleceğin de belli değil. Ama sen diğer durumu nereden bileceksin tabi, senden önceyi hiç bilmeyeceksin ne güzel. Hop bu da neymiş diyeceksin her şeye. "2" numara bezinle selam çakacaksın hayata. Arada ellerinle kendini yoklayıp, dudaklarınla emzik arayarak. Yani aynen bugünkü gibi.

Gel Kurabiye...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder