3 Ekim 2014 Cuma

Altmışüçüncü gün

Bugün iki parçalı gelecek. İlki şimdi, diğeri yüreğim kaldırırsa akşama. Neden, öyle...

Emzikle Kurabiye'nin dostluğuna şahit olduk bugün biz. Emzikle ağızda nasıl oynanacağına. Emzikten sıkılıp ya da yorulup, nasıl atılacağına. Atıldıktan sonra nasıl sağa sola gelen giden var mı diye bakılacağına. Gelen kimseler olmayınca yaygaranın nasıl basılacağına. Yaklaşan hemşire emziğe davranıp ağzına sokarken, nasıl sakinlediğini gördük. İçim ezildi tabi benim. Bir dokunuşa, sevişe ne kadar muhtaç olduğunu gördüm. Emzik ağzına girince yanaklarını sevdin elinle. Hemşire anladı durumu, kaçın kurası tabi, kaç bebek geldi geçti elinden. Okşadı seni, elini parmaklarını sevdi, başına dokundu. O dokundukça sen çözüldün, sakinledin, kapadın gözlerini, duruldun.

Bıraktı sonra seni emzikle, kapadı kuvöz kapaklarını, uzaklaştı. Az biraz emdin huzurla, sukunetle. Sonra yine attın ağzından. Etrafa bakındın gördü mü, geliyor mu yine sevmeye diye. Baktın oralı olan yok, bildiğin diğer daha etkili yolu denedin, gözlerinden yaş gelmeden bağırmaya başladın, dokunmayı çağırdın kendine. Yine geldi, yine sevdi seni o el, sen yine sakinledin. Sen büyüdün, biz on yıl büyüdük Kurabiye. Nasıl tez yazılmasın temas isteyen bebekler üzerine, desene bana? Bu kadar muhtaç mıyız hepimiz her yaşta sevgiye, sevilmeye? Küçüklüğün içine atmamana mı sebep oluyor sadece? Hepimizin derdi aynı da, dilimiz mi varmıyor çoğu kez? Kendimizi mi kandırıyoruz olan biten, gelen geçenle? Bir sevgi mi hepimizin aradığı?

Sertab zamanında doğru mu söylüyordu "Bir duru sözle gönül alana, bir kuru dalla çiçekle gelene, gitti gidiyor yaralı yüreğim, gitti gidiyor kanadından tut" diyerek. Bir duru söz, bir kuru dal için mi tüm çabalamalar? Huzur mu hepimizin arzusu Kurabiye? Sen sadece emzik istedin, ben yine kayıp mı oldum uzayda? Evde ağladığında da durup dalacak mıyım uzaklara? Seninle mi ağlayacağım yoksa, ya derdini anlayamadığımda içimden iç gitmeyecek mi peki? Korkuyor muyum, evet oldukça.

Hele şimdi, benden önce sana dokunan onlarca eli düşününce, hayat boyu kızgın olmayacak mısın bana diyorum. İçinde adam gibi tutmasını bile bilemediğin bir bebeğe nasıl bakarsın ki, diyor musun diyorum. Bir anne anlattı demiştim, o gün gülerek ama şimdi biraz daha sızlayarak. Tanımadı beni kucağımda, dedi anne. Gözlerini açmadı bile, dedi. Ya beni de tanımazsan Kurabiye, susturamazsam seni göğsüme bastırsam da. Bir dokunuşa hasret halin içime dokundu bugün. Seni çok sevenlerle, değerini bilenlerle geçsin ömrün. Bana yakın, elin elimde. Yerim yanında olsun, gitsen de gelsen de ardında sıcak bir kuytu kalsın, ne zaman istesen yanında bitecek.

Tutamadım vakitli içimde, ama ömür boyu tutmak nasip olsun sevdiğin her şeyi seninle.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder