28 Ekim 2014 Salı

Seksensekizinci gün

Günlük, bu olanları çok sonra hatırlamak için olduğundan, rahat rahat yazıyorum Kurabiye. Bugün türlü duygu geldi, yokladı beni. Gittiler mi, tam gitmediler. Demeye çalışacağım bir çırpıda.

Akşam uyumadın yine, çok zor daldın diyelim. Hatta ben değil ananen uyuttu seni. Bu da bende onlarca soru yarattı, hala da cevaplarından emin değilim. Beni görmüyorsun, bilmiyorsun, hatta sevmiyorsun diyorum. Ben de seni uyutamıyorum, avutamıyorum, sana yetemiyorum, diyorum. Garip bir uzaklık var aramızda gibi. Bugün yalvardım sana sütten sonra kucağımda; nolur dedim, yardım et bana seni anlamama. Anlamazsam yardım edemem, dedim. Anlarsam, elimden geleni yaparım dedim. Duydun mu bilmiyorum ama gözüm çok korkmaya başladı Kurabiye. Neler dedim akşam sabah, ananen baban korktu. Herkes anne olmamalı, dedim. Herkes ısrar etmemeli, dedim. Beni sevmiyor, dedim. Sonra sen daha çok huysuzlandın. Sen huysuzlandıkça ergen olup kapıları camları çarptığını hayal ettim. Sığamadım içime, dışıma.

Sonra baban dışarı çıkardı beni, insan içine çıktım. Pis saçlarla insan içine çıktım. Tatlı yedik tatlı konuştuk, diyelim. Sorunu anladım sonra kendimce. Sana ne olsa kendimden biliyorum. Bu bir senlik değil, aslında benlik mesele. Dünya ellerimde dönüyor sanıyorum. Sen meme almıyorsan, benden ötürü diyorum. Uyumuyorsan, ben uyutamıyorum, diyorum. Aslında çocuksun belki de, böyle bir çocuksun belki de.

Yaklaşan uykusuz geceden yine çok korkuyorum. Keyif diyorlar ya, o bir an önce gelsin bizi bulsun diyorum. Ananen dönüyor haftasonu, geri kalan bizlere hayat dar olmasın diyorum.

Çocuğu olan kadın mutlu olur, ben de olayım diyorum. Öyleysem de farkedeyim diyorum.

Uyu olur mu Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder