30 Ekim 2014 Perşembe

Seksendokuzuncu ve doksanıncı gün

Gün atlamaları başladı işte. Olacağı bu idi, yine de iyi gidiyorum belki de, ne dersin Kurabiye? Aslında dün yazabilmeliydim, önemli günlerden biriydi minik yolculuğumda. Kendimdeki çıkışsızlığı, şaşkınlığı, isyanı farkettiğim günlerden biriydi.

Ağladı dün annen ara ara, bu çocuk neden susmuyor, neden susturamıyorum, beni görmüyor bile, nereden çıktı şimdi bu, beni sevmiyor, yoksa ben de onu mu sevmiyorum, yoksa harcım değil miydi, neydi ne oldular dedi dedi durdu. Anane, sendrom bu sendrom, duymuştum ben, dedi. Öyledir belki. Ben sendromumu, doğumunla atlattım sanıyordum. Halbuki sendrom iki parçalıymış. Olay doğum sonrası bebekle kırk gün imiş, biz doğum sonrası kırk günü geçirmişiz henüz. Bebekli günlerin ise yirmilerindeyiz. Kırkta umarım daha iyi oluruz, inanıyor bile olabilirim buna.

Gece gaz sancıların tuttu, avutamadık seni. Zaten ben uykudan baygın haldeydim, sen bas bas bağırırken; ananenle baban sen git yat, dedikçe ben gittim yattım. Sonra bir uyandım sessizlik, herkes uyumuş. Ağır bir suçluluk ve korku, sen anne değil misin, nasıl uyursun o bağırışta, şimdi beslenme saati, nasıl uyandırırsın uyuyan devi. Sonra besledim sakin sakin, gaz sancısı geldi geçti bu defalık diyelim.

Bu sabah, yağmurlu ve oldukça tatsız bir havada evden çıktım sana alışverişler için. Puslu havaya eşlik eden yoğun suçluluk duygusu ile, annelik denen şeyden, şeyimden utanarak. Bu çocuk üşüyor dedim satıcı kadına, gazı da var, dedim. Ne verdiyse aldım sonra. Oradan çıktım eczaneye, bu çocuğun gazı var, dedim ne verdilerse aldım. Birkaç tatlı anneyi taciz ettim yine, bu çocuğun gazı var, dedim, ben hiç iyi değilim, dedim. Hepsi, biliyoruz, dediler. Hepimiz öyleydik, ilk zamanlar hep böyle, dediler. Ben hiç bilmemişim Kurabiye, bu zamanlar demek böyleymiş. Bir parça rahatladım yalnız değilim diye, sevginin başka türlü bir şey olduğunu düşünmeye çalışıyorum. Aslında üzerine kafa yormamaya çalışıyorum.

Minik bir şey daha diyeyim sana, metrobüsle dönerken uyuklar gibi oldum, bir rahatlama geldi üzerime, şu an kulak kabartman gereken bir yer yok uyu, dedim; şu on dakika tamamen özgürsün uyku için, uyu dedim. Cici bir anne yıllar önce demişti konaklamalı bir gezide. Biz, burada mı kalıcaz, ne sıkıcı ve sakin derken, o bu gece çok güzel benim için, ilgilenmem gereken hiçbir şey yok eve dair, demişti. Bir parça anlamış olabilirim ne dediğini.

Daha da iyi günlerimiz olsun, olur mu Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder