20 Ekim 2014 Pazartesi

Sekseninci gün

Bugün seni hastaneye kontrole götürdük Kurabiye. Doktor bir aşıdan bahsetti sonra, belki önceden demişti ama çok hızlı ve yüksek sesle konuştuğundan, anlamadık. Neticede bir aşı olman gerekiyormuş. Onu da bugün yaptıramadık, yarın yine yolcuyuz.

Emmemen biraz sorun olmaya başladı, ya da başlayacak bugün anladım. Aşı için hastanede vakit geçirirken, beslenme saatinin yaklaştığını farkettik, ağlayıp her yanı birbirine katmadan sen, besleyeyim dedim. Ama bunun için sağma aleti ve biberon edinmem gerekti. Sonra seninle gezme hayallerimi düşündüm, sütü sağıp sana içirebilmem için, ciddi ekipmanla gezmem gerekecek. O yüzden, senin bir an önce emmeyi öğrenmen gerek Kurabiye. Gezmeyen bir anne çok sıkıcı ve hatta pis kaka olabilir. O yüzden öğren annem hemen.

Sonra, bugün hastane için evden çıkış, taksi, kalabalık, insanlar, trafik beni pek yıldırdı. Seni göre göre senin gibi yaşamayı benimsemişim gibi geldi. Senin odanı, sessizliği, battaniyelerini, yastıklarını özledim sokakta, senin de özlediğini düşündüm sen uyuklarken. On küsür gün evden adam gibi çıkmamak, dünyamı evden ibaret hale getirmiş sanki. İyi mi kötü mü dersen, bilmiyorum. Ama bildiğin odanı özledim sokakta iken.

Doktoruna bugün dedim ki, acil durumda size ulaşamıyorum, napmalıyım. O kadar acil durumda telle yardımcı olamayız zaten, dedi bir anlamda. Bir rahatlattı ki sorma Kurabiye. O yüzden, kendine dikkat et ömür boyu. En azından bu kış, doktorun deyimiyle. Bu kışı atlat bakalım hayırlısıyla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder