14 Ekim 2014 Salı

Yetmişdördüncü gün

Yorgunluk katsayısı artıyor Kurabiye, ve endişe katsayısı da. Dışarıdan ne kadar farklı sanıyormuşum, görüyormuşum ben çocuk sahibi olmayı. Ya da sen henüz minicik olduğun için, normal bir insan için çok basit olabilecek onca şey, sözkonusu sen olunca bize çok zor geldiğinden olabilir.

Doktor randevularını alıyoruz yavaştan. Haftasonuna deden ve dayın da geliyor. Ev daha da şenlik olacak. Her geçen gün, dakika dakika geçiyor gibi geliyor. Umarım kalkarız altından hepsinin diyorum.

Senin rahat uyuman için, zamanında kediciği ve beni salonda koltukta saatlerce uyuklatan Hint müziklerini çalıyorum odanda. Ondan mıdır yoksa senden midir bilmiyorum, ama uyuyorsun genelde.

Kötü kötü ilaçların ve burnuna ara ara damlattığımız serum fizyolojiklerin var, yüzünü ekşitiyorsun. İçimiz eziliyor suratın ekşiyince, ama iyiliğin için gerekli deniliyor. Vardır bir bildiği doktorların herhalde. Gündüz uyuyup, gece pek uyumamak umarım alışkanlık yaratmaz sende. Zira gece uykusuzluğu pek başka bir şeye benzemiyor. Ve hatta tehlikeli. Dün akşam değiştirdiğim bir bezi, tam olarak hatırlamıyorum misal, kopuk kopuk olanlar. Elimden bir kaza çıkmaz umarım.

Düşününce, günlüğün en kaygılı mektuplarından biri oluyor bu. Güzel bir şeylerden bahsediyorum aslında, sen gibi. Ama her şeyden çok, endişen var bende, bizde her yanımızı saran. Anneler, normal alışacaksın, diyor; umarım öyle olur. Yoksa nasıl yapıcam dizi dizi kardeşler ben sana, der misin bana.

Yardım et bize emi Kurabiye...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder