25 Ekim 2014 Cumartesi

Seksenbeşinci gün

Bugün hava güneşli idi. Tabi bunu sen de biliyorsun, ama benim kadar değil. Çünkü ben bugün dışarı çıktım, ama sen çıkmadın Kurabiye. Hoş yine dışarı dediysem, hep sana oldu çıkışlar. Bez almaya, temizlik malzemesi, biberon almaya oldu. Biberon neden mi gerekti, senin halihazırdaki biberonunu sabaha karşı 04 sütüne kalkmışken kırıverdi annen çünkü. Sonra aniden ya sen büyük olsaydın da sesi duyup patır patır gelseydin de, her yana savrulan cam kırıklarına ayağın bassaydı diye düşündü. İyi ki küçücük ve yatağında dedi rahatladı, camları topladı, gitti diğer biberonu aldı anne.

İzmir'den hediyeler geldi sana bugün. Güzel güzel yat ve güzel güzel gez diye. Babaannen gezmelik ciciler almış, onları getirdi sonra. Birazcık büyüsen birazcık da havalar elverse, tozunu atıcaz buraların seninle. Babaannen hem seni hem beni avuttu bugün ben seni beslerken, çabuk büyü Kurabiye ki annenlere festivallere git, dedi sana. Olur mu dersin Kurabiye?

Sonra bugün, pantolon üst giydin ilk defa. Minik adamlar gibi gibi. Pek yakıştı bana sorarsan. Balıkçı çoraplarıyla taçlandırdık tabi görüntüyü.

Bir de dayının çektiği cici foturaflarını bastırdı baban bugün. En sevdiğim tatil yöresinde çektiğim foturaflar gitti, senin foturafların geldi çerçevelerin içine. Yayılıyorsun eve sinsi sinsi Kurabiye. Kendi odanla, yatak odamızdaki yatağınla, banyodaki biberonlarınla ve salondaki foturaflarınla parça parça yayılıyorsun eve, yatıya gelmişken, kalıcı olacaksın sanırım, seziyoruz.

Aralanan kışta, neşen bol olsun Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder