26 Ekim 2014 Pazar

Seksenaltıncı gün

Bugün saatler geri alındı Kurabiye. Sen arada, ya fazla ya az yedin, bir karışıklık oldu kesin. Bir de uyutmadın kendini, ananeyi ve beni. Babayı soruyorsan, baba halen hasta, ondan çok uyuması gerekiyor. Bu numarayı sen ve ben daha ne kadar yeriz bilmiyorum, çok sürmez herhalde.

Sabah, beni uyutmadığın için sana kızdığımı farkettim, hatta baban da farketti, sonra sen daha çok ağladın. Sonra ben napıyorum dedim, sakinledim. Sonra sen de sakinledin. Biraz zor gelse de, sakinliği korumaya çalışacağım. Herhalde bir şey olmuştur da akşam uyumamışındır, diyeceğim. Yoksa gıcıklığına, sırf biz uyumayalım diye yapmamışsındır diyeceğim. Deneyeceğim.

Bugün ev imkanlarıyla seni tartmaya çalıştık. Kendimizi darı belleyip, seninle ve sensiz tartı üzerine çıktık. Herbirimizde farklı çıktı kilon biraz, o yüzden doktorun tartısına bel bağlamaya karar verdik yine. Yarın yine doktor kontrolün ve kalça ultrasonun var. Saydım Kurabiye, eve geldiğin onküsür günde tam altı kere çıkmışın evden, hepsi de doktor işleri için. Arabada gezmeyi seviyorsun, onu anladık sayılır. Ancak bu kadar çok doktor ziyaretinin, can yanmasının acısını çıkaracaksın sanırım, hakların birikiyor içeride.

Sonra bugün, evlilik yıldönümünde sağdığım sütü içtin. Hani benim ağlayarak sağdığım, iki sağma saatini kaçırıp toplu sağdığım, senin hakkını gasp ettiğim için kendimi çok kötü hissederek sağdığım. Acaba dedim, benim üzüntüm süte geçti de, sen de onu içtiğin için mi ağladın tüm gece. Sağmalara daha dikkat ediyorum bundan sonra, elde rezene, arkada Hint müzikleri ile sağmayı deniyorum.

Neşeli uykular, bol sütler, bol kakalar Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder