14 Ekim 2014 Salı

Yetmişüçüncü gün gecikmeli

Ya Kurabiye, evdeki üçüncü günün itibariyle, günlüğümü yazmakta geciktirdin beni. Etraftaki anneler kıs kıs gülüyordur şimdi, sen daha dur neler neler gecikecek diyordur. Hadi bakalım.

Dünden ertesi gün olarak bugün sabah, senin bir sonraki ilaç saatine kırkbeş dakika kala, birazcık daha uyumakla gecikmeli günlük yazmak arasında kalıp, varsın otuz dakika uyu Kurabiye elveriyorsa, yeter ki yaz şu günlüğü, dedim kendime. Bu kadar da inanıyorum bak bu işe.

Seni doktora götürdük dün ilk defa, biz adama gazdır, uykudur, ağlamadır gibi son derece normal çocuk soruları sormaya hazırlanırken; lafları tıkadı ağzımıza. Sıralı doktor kontrollerini aktardı. Gözüne, kulağına, TSHına, beyin gelişimine, kalça çıkıklığına ve daha bir sürü şeyine, ek aşılarına bakılacak zamanları söyledi, bizi sandalyelerimize kitledi, ayaktakiler ayakta kaldı, sorularımız da havada. Ne zormuş seni büyütmek Kurabiye. Babanla aynı gün içinde ayrı zamanlarda aynı şeyi söylemişiz kendimize, "Bu Kurabiye nasıl büyüyecek?" Ama her şey bir yana, belki her anneye anka görünen kuzgunlar gibi- bu da böyle bir deyim, öğreticem hepsini sana- çok güzel görünüyorsun bana. Kafan avucuma sığıyor şimdi, gövden de bir karışım ediyor. Kucakta iken, iki kilo inciri, unu taşıyor gibi hissediyor insan, minicik olup kıvrılıveriyorsun.

Sonra çok akıllı olduğunu düşünüyoruz. Elde ne varsa ona uyum sağlıyorsun. Gaz için az mı vuruluyor, eh napalım, bununla idare edip çıkarıcaz bakalım, diyorsun. Süt kötü biberonla mı veriliyor, eh napalım içemicez bugün, diyorsun. Duyguları hissettiğini düşünüyorum, şimdi ağlıcak diyince hop ağlıyorsun. Sevmediğin alt değiştirme seansları var misal, şimdi ağlayacak çabuk hareket edeyim dediğim anda, kurmalı bebek gibi başlıyorsun. Halbuki ağlamıcak, çok güzel olucak dersem, bana bakıp uzun uzun, ağlamıyorsun. Ya da her şey minik tesadüflerdir. Henüz genelleyecek kadar tanımıyorum bile seni, ama alışıyorsun sanki bize.

Ha bir de, dün ilk defa dışarı çıktık sen eve geldikten sonra, akşam alışverişe gittik babanla. Hoş ne aldınız dersen, hepsi sana idi neredeyse; popoya bez, odaya ısıtıcı, süt poşetlerine kalem, dezenfekte eller için havlu, oda telsizine pil gibi gibi. Koca markette duyduğum her sesi, odandan gelen tıkırtılara benzettim sonra, ah bir yerlerde Kurabiye ağlıyor bak, dedim. Anons seslerine, market sepet çekişlere, konuşan insanlara hep kulak kabarttım yan odadan senmişsin gibi.

Bir bir de, ne zaman gözümü kapatsam senin mimiklerin geliyor gözümün önüne. sanki sen benmişsin de, ya ben senmişim de; napsam senin mimiklerinle yapıyormuşum gibi. Senin gibi esniyor, senin gibi yutkunuyor, senin gibi dudaklarımı büzüyormuşum gibi.

Çok tatlısın Kurabiye, büyü daha tatlı ol inşallah. Ne dedi doktor amca, hedefimiz bir ayda bir kilo. Gelsin sütler, gitsin kakalar!!!

Yeni yetme ev halkı,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder