8 Ağustos 2016 Pazartesi

Üçüncü yaşın altıncı günü

Yazamıyorum artık sana. Bunu kabul etmem gerek. Çünkü artık konuşuyorsun sen, yani böyle kendine göre, aklına esince bir şeyler diyorsun.

O kadar ki, beni bildiğin afallatıyorsun. Beni bulamayınca, "anne burda yok" diyorsun mesela. Güneşte pişmiş kaydırağa oturunca, "sıcak" diyorsun. Kakaya "tata", kocaman gözlü baykuş "topacam" diyorsun. Dayının adını, kendisini Oslo'da yaşadığını, kollarını havalara kaldırıp söyleyebiliyorsun. "Annannii" diye çığlık atabiliyor, bana canın isterse "Siibel" isterse "anne", keyfine göre de "annem" diyorsun. Cöbet'ime yatmayı seviyorsun, senin cöbetinin patatese benzediğini biliyorsun. Tedi'nin adının "Badi" olduğunu biliyorsun. Hipopotam'a az ve öz olması için "popo" diyorsun. Oslo bağlarındaki böğürtlenin "ekşi" olduğunu biliyorsun. Topla oynamayı, "bastet" atmayı biliyorsun. Hatta dün babana galiba "aha su burda" demişin ki, bu kalıbı hangimizden ne ara öğrendin bilmiyoruz. Asfalta motorsikleti ağlatan birilerini gördün mü, yavaşca eğilip tane tane "moğtorr" diyorsun bana görmem için. Hayat Abla sana "sen kimsin" dediğinde "Tosun Paşa" olduğunu biliyorsun. Daha ne olsun be güzelim.

Seni babanla birbirimize satmaya çalışırken "annesiii" ve "babasııı" diye bağırıyormuşuz misal. Sen de içeri doğru böyle seslenip "del" deyince farkediyorum ne saçma bir kalıp olduğunu. Babası diye biri yok yavrucum, turşu ettik kafanı diyorum. Sen turşu'ya takılır gibi olunca konuyu değiştirmeye çalışıyorum.

Sana kızdığım anlarda durumu toparlamak için en şirin halinle "annnecimmm" diye bağırıp gülümsüyorsun. Denize taş atmasını, suya çığlık atmasını ve on numara dans etmesini biliyorsun. Dans demişken, dün denize selam duran yogacı bir ablayı izlerken, onun gibi kollarını açıp, bacaklarını havalandırdın. Anladım ki aralayacağımız bir kapı daha var seninle.

Lahmacun ve çiğköfte ve ayçekirdeği içi ve fındık sevdiğini söylemiştim galiba.

Asık suratlı tüm dünya çocuklarına inat, sen kocaman gülümsüyorsun, başbaş yapıyor, öpücük atıyorsun hepsine her gördüğünde. Gülümsemediklerinde çok çirkin olduklarını söylemelisin onlara, bir de dünyayı güzelliğin kurtaracağını.

İlk iki yılında, Adana, Ankara, Antalya, İzmir, Seferihisar, Geyikli, Ayvalık, Midilli, Oslo gördün. Daha iyileri, daha yıllarca senin olsun.

Öptüm annecim.