7 Eylül 2014 Pazar

Otuzyedinci gün

Bugün hareketli bir gün oldu Kurabiye. Sen uyuyordun gördüğümüz kadarıyla genelde, ama biz uyumadık pek. Öncelikle, buralarda bilinen bir şarkı vardır, Mazhar Alanson söyler, "bana yeniden şarkılar söyleten kadın..." der sevdiğine. Ben de kulaklarını çınlattım sık sık, "bana ütü yaptıran adam behey behey" dedim bu sıcakta. Senin mini minicik bodylerin, zıbınların, tülbentlerin ütülendi ananenin bıraktığı yerden. Sana bir sır vereyim, ben hiç sevmem ütü yapmasını. Ve hatta babanın ütülü eşyaları bitince ve temizlikçi kadın gelişine daha varsa, ütü yapmak yerine gidip yeni kıyafet aldığım bile olmuştur. Ama sen tekrar ediyorum hepi topu kırk santim boyunla bana ütü yaptırdın Kurabiye. Evet, ben bayağı bayağı korkuyorum bu işlerin geleceğinden.

Sonra, sana artık bir oda yapmak zorunda hissettiğimizden kendimizi, evde bir düzen değişikliği hareketi başladı. Zaten vardı da daha belli belli artık. Ve ben, adı ötelerden beridir "hobi odası" olan bir odayı, "hobi" den arındırıp oda haline getirmeye çalışıyorum, yine kendime şaşarak tabi. Odayı "hobi" odası yapan şeyleri sıralıyorum kısaca- elime geçirip attığım sırayla aktarıyorum- kaset, cd, kalem, oyuncak, fotoğraf, oldukça çok fotoğraf, film festival katalogları, gazete kupürleri, kitap bölümü fotokopileri. Hani tüm bunları özenle fırlatıp atınca, evet "oda" kalıyor geriye de, "hobi" filan kalmıyor Kurabiye. Bazı bazı cdleri sakladım-içinde çizgi film olanları- zorla izleticem sana, ben çok severdim,  sen de sev diyerek. Olsun o kadar kaprisim ama değil mi, neler attım neler Kurabiye bugün. Senelerdir ellenmemiş, kendine anı diyen çöpleri atı atı verdim.

Tuhaf geldi sonra, özellikle fotoğraf kısmı. Binlerce gün yaşamış olmalıyız iyi kötü, ama içlerinden sanki sadece fotoğrafı olanları çok net hatırlıyorum gibi geldi. Hem korktum, hem üzüldüm, hem şaşırdım, hem gülümsedim dün gibi yakın hatırlayınca bazı şeyleri. Hepi topu on onbeş tatile gitmişim yurt içi yurt dışı dedim- burası biraz yalan, çok muhim bir ayrıntıyı vermedim sana, baskı fotoğraf diye bir şey vardı eskiden, dijital fotoğraf sonradan çıktı, yukarıdaki tüm sayıp sövmelerim baskı fotoğraf dönemlerine denk gelir, yoksa gezme tozmalar daha da arttı dijital devrine paralel- Bir iki kere de gülüp eğlenmişim dedim, iyi mi olmuş, iyi olmuş dedim. Ama az olmuş dedim. Artık kaldığımız yerden Kurabiye alır yürür dedim.

Yani özetle, sen gel diye bu hobileri atma işi biraz dokundu Kurabiye. Durumu henüz tam idrak edememiş olabilirim. Ütü yaparken terden ter ter olunca da, buzluktan süt poşetleri düşerken parmağımı yaralayınca da, eşyaları atı atı verince de çok içten birkaç kez "haydaaa" dedim ben birazcık. Sen mi, sen gerine gerine uyuyordun kuvözünde Kurabiye.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder