11 Eylül 2014 Perşembe

Kırkbirinci gün

Kurabiyecik. Bunu buradan demek ne kadar doğru bilemiyorum da, demiş bulunacağım; senin pipini ve poponu gördüm ben! Hem de babandan ve tüm güzel kızlardan önce! Bir popo bu kadar mı şirin olur dedim hemşire kız evirip çevirdikçe. Miniciksin evet, ama o kadar çok kıpırdıyorsun ki maşalah, kızcağız sanırım sakinleşmen için bir eliyle kafanı okşayıp duruyordu sürekli. Bu çocuk bu kuvözden çıkar arkadaş, dedim kendime. Neşeli çıktım hastaneden.

Sonra ben bugün yine felekten bir gün çaldım senin izninle Kurabiye. Pilli sağma makinem ve ben yollara düştük. Haftalardır ve hatta aylardır etmediğim şeyleri ettim. Şehri bir parça sevdim yine. Vapura bindim, çay söyledim, simit yedim. Karaköy'de balıkçıların bağırışlarını dinledim, sokak kedilerinin balık kılçığı yalamalarını seyrettim. Kıyıya vuran dalgalara, türlü seyyar satıcıya baktım. Tünele bindim turistler gibi, bir yakadan hop başka bir yakaya yollandım. Kapanan, kapanmak üzere olan bir sürü eski dükkanı gördüm. Bu sarhoşluk o kadar sardı ki beni, suçluluk gelip çatmakta gecikmedi. Hop bir bebek mağazasına girip sana kıyafet aldım. Dengeledim anneliğimle şaşkınlığımı. Elimde bebek mağazası poşetiyle İstiklal Caddesi ilk defa gördü beni. Metroya, otobüse, metrobüse bindim sonra. Bir de seninle her şeyi ilk defa yapma faslı olacak diye düşündüm. Yapacak çok işimiz var Kurabiye.

Sonra, senin bunları belki de hiç okumayacağın, yani tam olarak böyle yaşamayacağın düştü aklıma. Üç yaşındaki minik bir prensesi hatırladım. Bana geçen gün "Beni seviyor muydun sen? Ne yapıyordun bana?" dedi. Yakın zamanda yeni bir kardeşi olan prensese anlatmaya başladım bana dün gibi gelen anıları. "Ben senin ayaklarının altını öptüm uzun uzun" dedim, "Altın değiştirilirken sana baktım, kucağımda seni uçak yaptım, fotoğraflarını çektim" dedim. "Yaaa" dedi, ama hatırlamıyor hiç, anladım Kurabiye. Annesini yeni kardeşini emzirirken gördükçe çatıyormuş hatta "sen beni hiç emzirmedin, onu emziriyorsun!" diyormuş. Anne üzülüyor haliyle,  "Yazıklar olsun, iki yıl emzirdim seni, iki yıl!" diye çatıyor. Çocuk işte.

Ama sen öyle misin, minik boyunla kocaman bir adamsın Kurabiye. Evde bizi idare edeceksin biliyoruz. "Hop beslenme saatim, süt nerde süt? Şimdi gazım çıkarılsın, bez değişti mi bez?" diyeceksin. "Bu oda ne kadar serin, bunları hep ben mi söyleyeceğim size?" diyeceksin. Hazırız azarlara. Neden, öyle popo kimsede yok Kurabiye, en çok o yüzden.

Öptük seni hepimiz (bizler ve İstanbul'un en güzel halleri ve yerleri)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder