23 Eylül 2014 Salı

Elliüçüncü gün



Bugün yağmur vardı Kurabiye. Daha doğrusu sabah vardı. Şimdi güneşli. Seni görmedim henüz, ama bana uzun bir sabah oldu. Biraz sana biraz bana kalsın diye yazacağım ondan elimden geldiği kadar.

Yağmurla uyandım sabaha karşı sütüne, rahatladım. Yağsın ki temizlesin bizi dedim, sesini dinleyerek dalabildim uykuya. Sabah da erken uyandım, hala yağıyor duydum, rahatladım. Yağmur sesine hasretmişim. Balkona geldim uzandım, dinledim. Dayına mektup yazdım. Elimden gelse, herkese yazardım herhalde o an mektup.

Sahile doğru ndim sonra, yağmur arttıkça ben daha çok ağladım. Eskici tablalı bir adam gördüm yaşlıca, yağmurda ağır ağır çekiyordu tablasını, şapkasız, şemsiyesiz. Bir an içim ezildi, üzüldüm ona. Sonra hangimiz ıslanmıyoruz ki şu an diye düşündüm. Adamın yüzündeki ifadenin aynının bende de olduğunu düşündüm o an. Yürümeye devam ettim. Annen bazen üzüntülü oluyor Kurabiye. Anneden çok ben neyse o idim bu sabah sanki. Ağlamama sahip çıkan bir yanım vardı, gök yırtıldıkça yüz buldum devam etmeye.

Sahile yaklaştım, manyak olmak lazım bu yağmura, göbeğine göbeğine gitmeye denecek haldeyken gökyüzü, millet kaçışırken. Noldu sonra sahile varınca kesildi yağmur aniden. Bulutlu gökyüzü yağmuru kesti, sabret dedi sanki, sabret geçecek. Korkma dedi acından, ıslanmalarından, geçecek. Sahilde benim gibi bayağı insan gördüm sonra. Genelde yalnızlar ve yürümeye gelmişler sahile. Yağmur kah bacakları kah kafaları ıslatmış. Hepimizin yüzünde aynı ifade vardı sanki. Yağmuru görüp, inmiş gibiydik oraya. Temizlenmek için, arınmak için.

Seninle de konuştum uzun uzun kendime göre Kurabiye. Süt sağarken senden özür diledim bu sabah. Ağlayarak sağdığım için, hem de hiç de sana dair olmayan sebeplerle. Senden bir parça çaldığım için. Bazen tutuyorsun beni Kurabiye, dağılmayayım diye, pul olmayayım diye. Üç saatte bir beni çağırıyorsun ya süte, saatin alarmı her çaldığında "Tamam annem, geldim" diyorum ya, nerede olursam olayım, beni hayata bağlıyormuşsun gibi geliyor o an. Neredeysem ömür boyu çekip çıkaracakmışsın gibi geliyor. Bu kadar bel bağlamak, umut bağlamak istemiyorum aslında sana, ama hayatımda beni tutacak şeylere öyle ihtiyaç duyuyorum ki bazen. Sahili yalayan dalgaların güzelliğine bakarken de seni düşündüm, bak bu dalga demek istedim sana. Bunca güzel ve ben onu bunca seviyorum bak demek istedim. Sonra düşündüm, tüm bu annelik oyunları koca bir bencillik mi, yoksa sende sizde kaybolma durumu mu, yoksa ne. Der misin bana bir gün.

Bu erken gelişin, beni bunları yazmaya, sana demeye itti, iyi oldu belki de bir parça. Karnımdayken demeyi akıl edemediğim şeyleri biriktiyorum burada, sana da bana da. Canım yanıyor bazen çok Kurabiye. Senin de yanacak bir gün, çok gün diyorum sonra. O zaman ben sana sarılınca geçecek umarım, geçmese de hafifleyecek umarım.

Yağmur, yağmur bazen çok güzel Kurabiye....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder