28 Eylül 2014 Pazar

Ellisekizinci gün

Hava bugün çok kötü Kurabiye. Hayırlısıyla eve geldiğinde "Ben yaz çocuğu değil miydim, bu da nesi?" diyeceğini hayal ettik. Anlatması güç bir durum olacak, her iki tarafın da kendince haklı olduğu vefakat neticenin değişmediği bir durum...

Bugün uyudun sakin sakin, yüzün hemşirelere dönük, sırtın bize. Sonra uyandın sanırsak, hemşire gülümseyerek konuştu seninle çünkü. Sonra ellerini yıkamaya gitti, o zaman anladık ki yüzünü göreceğiz birazdan, nitekim öyle oldu. Bize döndürdü yüzünü, ama zaman zaman yatağı, kabloyu sıkı sıkı tutan ellerin gibi boyun kasların da gelişmiş olduğundan bir ara direttin dönmemek için, hemşire abla zorladı birkaç kez seni. Sonra yamulmuş kulağını ve yumruk olmuş elini düzeltti. Tipini pek tanıdık bulmadık, yoksa eve bir yabancı mı götüreceğiz dedik. Neyin kime yabancılığıysa. Sen tabi uyumaya, gerinmeye devam ettin. Artık her bacak esnetişini kaka yapmış olmana bağlıyoruz. Haklıysak evde mesaimiz çok olacak seninle, yok sadece yoga ise, sana yetişemeyeceğim kesin.

Yatağını kurduk sonra bugün, yatak odamıza benim yanıma getirdik. Oda şimdi tamam oldu gibi geldi bana, sen yokken eksikmiş bir parça gibi. Biraz daha sıcak olmuş şimdi gibi. Bayağı korkuyoruz aslında hepimiz Kurabiye. Hem gelişinden, hem seninle değişecek her şeyden, hem seni memnun edememekten. Korkular çeşit çeşit ve ardı kesilecek gibi değil. Hava da kötü. Durumlar karışık.

Kafeinsiz kahvenin keyfini keşfetti annen bugün. İçmişliğim vardı önceden de, bugün belki aylar belki yıl sonra evde makinede yaptık kahve. Evi saran kokusunu, damakta bıraktığı tadı, bardaktaki koyuluğu, o çaydan yavaş içilen, yudumlanan halini özlemişim. Beni tutup uzunca bir süre önceye götürecek bir şey daha bulmuş oldum Kurabiye.

Hava kötü, bugün eve gelmemekle iyi bir şey yapmış olabilirsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder