9 Eylül 2014 Salı

Otuzsekinci ve dokuzuncu gün

Dün biraz kaytardım Kurabiye, kaytardım biraz yanlış oldu. Bayağı yorulmuştum evi toplamaktan. "Aman bre kim okuyor benden başka günü gününe, yazmıyıveriyim ne olacak ki, yarın derim diyeceklerimi" demiştim ki, baktım ki okuyanlar soranlar var imiş. "Bu sorumluluk seni aşar Kurabiye annesi", dedim kendime. Karşındayım şimdi ve umarım bundan sonra en az sen eve gelene kadar her gün...

Senin hangi eve geleceğin halen muamma Kurabiye. Onun için, bir taşınır bir taşınmaz gibi yapıyoruz sanki biz. Geçen gün "hobi odası" nı "hobi" den arındırdığım gibi, dün bugün de evi "süs"lerden arındırdım. Ya attım, ya kutuladım tüm süsleri. Ne oldu peki, kreması dökülmüş pandispanya kaldı geriye, pasta desen değil, kek desen değil. Ama tadı var mı var. Ne mi saçmalıyorum, ev bu haliyle de güzel geldi gözüme, kendimden korktum sonra. O kadar çok ıvır zıvırım var ki afadersin Kurabiye'cim. Sen sevecek misin acaba bibloları, kitap ayraçlarını, kitapları, kalemleri, onlarca minik defteri, plakları, kasetleri... Kafama kafama atacak mısın yoksa, çok korkuyorum senden Kurabiye ben.

Bayrama bir bayram şekeri edasıyla gelme ihtimalin var evimize. Ya da bayram ertesi. Sağlık olsun da gerisi hallolur, hesap kitap yapma, hepsi patlamadı mı bir yerlerinde diyorum yüksek ve alçak sesle kendime. Ancak yine de, birkaç hafta içinde hayatımızın ne kadar değişeceğini kestiremiyorum ben. Otuzküsür yıl pek öngörü katmamış bana bu konuda. Hayır olsun diyorum, tüm güzel dualarımızın, çaresizliklerimizin son raddesinde dediğimiz gibi.

Sonra bugün, sen yüzüstü yatar halde iken, nasıl ettiysen poponla gövdenle davranıp kafanı bizden tarafa çevirir gibi yaptın, aklımız çıktı. Gidip durumu bildirmek zorunda kaldım hemşirelere. Ellerimle de gösterdim neler ettiğini- bu kadar acıklı hallere düşüyor annen bazen işte- "elleri böyleyken böyle yapıp, kafasını böyle döndürdü, bişi olmasın?" dedim, anlayışlı ve annelere alışkın yoğun bakım hemşiresi gülümsedi "kafasını hareket ettirmesi, solunumunu etkilemediği sürece normal" dedi. Normal kısmı güzel, ancak "solunumunu etkilemediği sürece" kısmı, eve çıktığın dönem için yeni bir korku dönemeci bize. Nereden emin olacağız solunumunu etkiliyor mu etkilemiyor mu, orada olduğu gibi ayak bileğine bağlı alarm kabloları da olmayacak ki, nereden anlayacağız bir şeylerin ters gittiğini. Hop susturuyorum sesleri, ters mers gitmeyecek hiçbir şeyler. Her şey on numara olacak. Kedicik bile gidiyor evden alıp başını senin için, güzel olacak tabi.

Kediciğe ev bulduk, hem sevindik hem üzüldük. Demiştim sana, kediler ölmez daha doğrusu bizim kedicik hiç ölmeyecek sanıyordum ben. Böyle sanmaya devam edebileceğim sanırım. Evden gidişi ciddi kaza etkisi yaratacak üzerimizde, seziyoruz babanla. Kedicik de seziyor bir şeylerin olacağını, oraya buraya kusuyor, olmayacak yerlere yatıyor, ve uzun uzun soran gözlerle bakıyor bana. Sen dayının çektiği birkaç enfes fotoğrafla bileceksin kediciği. Hatta belki diyeceksin ki "çok şirinmiş, neden verdiniz ki, insan çocuğunu verir mi?" O zaman baban sigarasından derin bir nefes alacak, ah diyecek, ben dedim ki diyecek. Ne sen bileceksin neden gittiğini, ne biz bileceğiz kalsa daha mı iyi olurduyu. Neyse, kedi üzüntüsü, başka bir yazının, tam da evden gittiği günün yazısının konusu olacak sanırsam, şimdiden darlamayayım seni.

Yarın benim kırkım çıkıyor Kurabiye. Böyle mi denir emin değilim de, yarından sonra normal bir insan olacağım sanırım. Çok heyecanlıyım, bakalım neler olacak bir gecede. Saçmalıyorum değil mi, evet Kurabiye'cim, annen çok saçmalar bazen, alışman gerekecek. Bir yanım hep çocuk yaftasına dayanıyorum ama pek sağlam değil gibi dayanak, yapıp ettiklerim için. A sonra, video kasetinden DVD çeken birini buldum. Sana zorla izleteceğim çizgi film video kasetini teslim edeceğim yakında. Sen de Alice'in Harikalar Dünyası'ndan haberdar olacaksın Kurabiye. Yorum yapmadan sonuna kadar seyredeceğine söz ver bana. Annen çok sevdi tiktaklı tavşanı, gözyaşı denizini, beş çaylarını, kağıttan askerleri. Beğenmesen bile yüzüme vurma olur mu. Ben çok anlayışlıydım hep anneme, babama, tüm büyüklerime, sen de bana ol olur mu. Ananen okuyor bizi çok yazık, yalan diyecek sana büyüyünce. Hiç dinlemedi beni diyecek, sen de onu dinleme, çık tepesine diyecek.

Olsun Kurabiye, sen gel hele.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder