17 Eylül 2014 Çarşamba

Kırkyedinci gün

Bugün ben biraz üzüldüm Kurabiye. O yüzden yazmayacaktım da hiç, üzüntüleri yazıp çoğaltmanın anlamı yok diye. Neden sonra düzeldim biraz, bunların hepsini bir gün gülümseyerek okumak, konuşmak, hatırlamak için yazıyorsak dedim, o zaman yazabilirsin belki de dedim.

Doktor belki çok da kötü olmayan ama beni kötü eden şeyler söyledi bugün. Misal sandığımız gibi 60 gün sonunda çıkamayacakmışsın büyük ihtimal. Biraz daha uzun sürecekmiş, ama olabilirmiş senin gibi durumlarda. Normalmiş. Normal ne demekse, bu da onlardan biriymiş. Sonra yanına çıktım seni görmeye, hareketlerin azaldığı, en iyimseriyle uyur halde olduğun için hemşirenin bir ara seni dürttüğünü gördüm, aynı anda babaannen "bugün az mı hareket ediyor?" diyordu, sonra kafana yeniden oksijen küresi geldi, ki bu iyi bir şey değil biliyoruz bunu. Hemşirelere koştum, neden takıldı oksijen dedim. İfadesiz yüzler bana baktı, tanımadığım bir hemşire söz aldı "doktor beye sorun en iyisi, yeni ortaya çıkan bir durum" dedi. Doktor için merdivenleri nasıl indiğimi bilmiyorum, az önce yanındaydım halbuki. Kapısında bekledim görüşmesi bitsin diye. Gözlerim kızarmıştı bile, ve içim garip dualar ediyordu senin için. "Çıktığında daha çok çekecekse çıkamasın" dedim Kurabiye. İyi mi ettim, kötü mü ettim bilmiyorum. Senin eziyetin bana zulüm oluyor sanki. Hani kahramanlık filmlerinde olur ya, cezasını mazlum yerine çekmek isteyen biri çıkar ortaya, kırbaçları, kürekleri o yer. O ben olmak istiyorum işte bazen, olmuyor ama. Doktor önemli bir şey değil, telaşlanmayın dedi en kibar haliyle. Ama yanına gidip bir soru daha soracak yüzüm kalmadı sanırım artık, benim oksijen küresini soruş şeklim ve halim yüzünden. Belki de alışkındır yoğun bakım annelerine, babanın dediği gibi. Alttan alır bizi.

Sonra eve geldim uyudum, uyku temizler bizi dedim. Zaten elden başka ne geliyor ki dedim. Uyandığımda daha iyiydim. Seni akşam yeniden görmek istedim, belki oksijen küresi çıkmıştır dedim. Bunu gelmeden, telefon açıp öğrene de bilirdim, ama "hayır çıkmadı" yı duymaya cesaret edemedim sanırım. Çıkmadıysa bile, beni görür, duyar, hisseder, güç veririm belki dedim. Gitmem gerek dedim. Sonra yola çıktım, torununu seven yaşlıca bir adam gördüm, ölüme yakın. Ya da ben yakınlaştırdım. Sonra dedim, ne kadar temel bir hakkını alabilmesi için, tüm hayata, tüm uzun yola sıfırdan sağlıkla başlayabilmesi için mücadele veriyor, ve biz çabalıyoruz dedim. Torunu seven dedeye kadar uzanabilecek çok uzun bir yolun daha ne kadar başında ve ne kadar temel bir şey için uğraşıyorsun diye düşündüm. "Biliyor musun, ben yedi aylık doğmuşum" demek için.

Taksiye bindim, "Aldırma Gönül" çalıyordu, ki olmaz genelde radyoda güzel şarkı. Gözlerimi ovuşturdum yine yol boyu. Ne taksiciyi zora sokmak istedim "nen var abla" ile ne de anlatmak istedim nem var, neden Koşuyolu Medipol'e gidiyoruz yağmurlu bir iş çıkış saati.

Neyse, daha sulandırmayalım, iyiydin Kurabiye akşam. Oksijen küresiz, kendi başına nefes alıyordun. Ben orada da ağladım biraz, gelip geçen "ah maşalah, çok küçük..." lere direnemeden bu defa hem de. "Çok zor, değil mi?" dedi bir kadın, dedi geçti sonra cevap bile beklemeden. Ne çok zor bilmiyorum aslında Kurabiye. Normal bir insan olabilmeni istemek mi, hiç tanımadığımız bu yeni ruh hali mi, tüm eksenimizi değiştiren bu zaman dilimi mi, yoksa bu kadar kolay göz dolduran bir kıpırdanışın mı. Sonra başka bir baba geldi yanıma "çocuklar, anne babalar için hep bir kaygı kaynağı..." dedi ben herhangi bir şey demeden. Sonra devam etti, iki oğlan çocuğu varmış yirmili yaşlarda. Sonra ne dedi, seni güldüreyim öyle bitireyim mektubu, günümün en eğlenceli kısmı o kısmıydı çünkü, sana da iyi gelsin. "Biliyor musunuz" dedi, "Eşlerini çok seven kadınlar ilk erkek çocuk doğururlarmış" dedi, gülümsedim "İki oğlunuz vardı, değil mi?" dedim, "evet, ama kendimi kandırmak için söylemiyorum bunu, böyleymiş" dedi.

Senin de çok seveceğin eşin, sevdiğin, sevgilin, kedin, köpeğin, yunusun, domatesin, biberin olsun, olur mu.

Benim imtihanım, seni büyütsün, beni temizlesin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder