Güler gibi yapsam da pek gülemiyorum aslında bugün. Bugün kedicik gitti Kurabiye. Hafif ya da bayağı bir buruğuz babanla. Onun bizi okuduğunu bilmesem daha içli yazardım, ama üzülsün istemiyorum daha fazla. Evde- yine ukalalık olacak ama diyeceğim- çocuğunu okumaya ve kimbilir bir daha dönmemek üzere uzak bir kıtaya göndermiş anne baba mahzunluğu var. Kedicik hemen hiç ses çıkarmadığı halde, evde bir sessizlik var. Neler değişti bir çırpıda, kapıda bir karşılama yok, yere düşen fasülyeleri kovalayan bir çift göz yok, açıktaki tabaklara saldıran bir çift pati yok, oda kapılarını kapamak yok, kaybettiği faresini yalvararak arayan gözler yok. Akşam yanımızda bizim gibi kıvrılıp yatan minik bir gövde yok kısmına gelmiyorum henüz, yaşamadık daha. Biz bir yıldır sadece tatillerde onsuz kaldık Kurabiye. Onda da yüksek sesle onu özlediğimizi söyledik dönünce sevmek üzere.
Tatlı bir aile aldı onu, biz oldukça tuhaf bir sıfatla gittik evlerine, elimizde bir yıldaki tüm malvarlığıyla kedinin. Şunu sever, bunu yapar, dedik. "Ah çok şirin!" dediler, "öyledir!" dedik, neyine gururlandıysak. Girmekten nefret ettiği kafesi var, evden kafesle her çıkışı veteriner gidişi için olduğundan. Kafesi gördü mü, girmemek için kaçardı, bugün de öyle yaptı evden çıkarken. İkna ettik soktuk. Yeni evinde çıkardık kafesten, biraz bakındı sonra dağladı içimizi, tuttu geri girdi kafese, eve gidelim dedi bize. Babasıyla biz anladık-babası demiş bulundum Kurabiye, biz senden önce onun anne babasıydık ufacık.
İyi bir evde iyi ellerde bakılacak artık ona, sana da inşallah bu evde iyi ellerle biz bakacağız.
Öptük Kurabiye,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder