22 Eylül 2014 Pazartesi

Elliikinci gün

Ne diyim sana Kurabiye. Günler günleri kovalıyor baksana. İyiymişsin ama maşallah. Daha iyi olacaksın inşallah. Emme reflekslerin ufacık çalışmaya başlamış, sonra çok yorulmuşsun. Mercimek kadar dudakların ve avuç içi kadar ciğerlerin nasıl yorulur, hayal ederken bile zorlanıyor insan.

Yan kurabiye annesiyle konuştuk bugün biraz. Neden oldu erken doğum diye sordum, sormasam belki daha iyiydi. O geceyi yeniden yaşadı anne, gözleri doldu, üzüldüm. Ben senin başında, kafandaki oksijen küresi yüzünden ağladığımda da o üzülmüş çok. Dua etmiş benim için akşam. Telefonlarımızı aldık, görüştüreceğiz sizleri birbirinizle, en azından biz göreceğiz inşallah sizin bugünlerden o günlere eriştiğiniz halleri.

Pamuk diye seviyor bir teyzen seni. Teyze amca biraz çok olacak sana. Hep çok kardeş, çok akraba istedim, seni donatırız belki de bakarsın hepsiyle. Yurtdışından biri sorumlu olur, spordan biri, konserlerden biri... İstemez misin, istersin istersin.

Çocuk hep bir yapamadıklarını yaptırma projesi değil mi zaten... Bunca çocuk neden piyano çalıyor, bale yapıyor yoksa değil mi. Hep anne babaların edemediklerinden. Halbuki ne lazım, yelek düğmesine bağlanmış bir uçan balon sadece. Uçabilir, uçamamış, ama uçacak. Sonra yeniden alınacak, yeniden, yeniden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder