16 Kasım 2014 Pazar

Yüzyedinci gün

Bugün, Ankara'lı teyzenin getirdiği minik ve komik yani sende çok cici duran şapkalardan birini taktık kafana. Tam tepende iki göz daha var şapkadan çıkan, bu halinle kucakta "sizi duyuyorum,  ne dediğinizi anlamak için de Krypto gezegenine ses dalgalarını yolluyorum" der gibi duruyorsun.

Sonra ben bugün yine bisiklete bindim senden ve babadan bir saat izin alıp. Hoş gidiş yine sana yaradı, elimde 50lik bebek bezini sallaya sallaya geldim ama, olsun. Deniz havası da aldım işte arada.

Kitapçıya girdim sonra birkaç şeye bakmak için. Çocuklarla ilgili koca bölmeler varmış kitapçılarda, onu gördüm vesile ile. Kitap adlarına, konularına sen bile şaşardın ama. Mükemmel çocuk nasıl yetiştirilir, uyku sorunu nasıl çözülür, nasıl iyi anne baba olunur. Ya çok iyi, ya çok kötü vaat ve tehditlerden bahsediyorlar yani. En az bildiğimiz konuda en derine vuruyorlar sanki. "Boğulmayı önleyici yastık" gibi bu kitaplar da.

Sonra biz bu sabah 10'da kalktık. Yani öncesinde çok kez uyanmış olabiliriz, ancak odadan ve yataktan resmi çıkış 10'da idi. Sana minnettardım, çok mutluydum, zıplayıp dans ediyordum, uyku ne güzel devlet, diyordum ki yine uyku bastırdı bana. Çok korkuyorum gece de hiç uyumamandan. Sonra diyorum, kolik bebekler bile atlatıyormuş birkaç ay sonra o zorlu geceleri, Biz de aşarız değil mi bugünleri.

Uykunun bunca değerli olduğu günlerde, bisiklete binmek, sandığım kadar iyi bir fikir değilmiş Kurabiye. Yorgunluğu bir kat daha artırıyormuş. Ben ettim, sen etme ondan Kurabiye...

Bol ve güzel uykuların olsun Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder