7 Kasım 2014 Cuma

Doksansekizinci gün

Bugün güzel bir gün Kurabiye. Sakin bir gün, yani senin dolayısıyla benim sakin olduğum bir gün. Ananen duymuş bir yerlerden, bebeklerin kucak istemeleri normalmiş. Kızım bana kızıyor çok kucağıma alıyorum diye, napmalı demiş arkadaşlarına, Bebekler kucak ister, demişler onlar da. Ama bizimki anane kucağı ister oldu dedim kibarca. Ama  yok, hakkını yemeyelim, hangimiz kucağa alsak susuyorsun artık.

Hatta bugün komik bir anımız oldu seninle, uyuttuğumu sanarak yatağa bıraktım seni, içeri geçtim. Sonra bir çığlıkla irkildim, yanına geldim. Altına baktım kuru, ağzına baktım aranmıyor. Hayırdır, dedim, kucağıma aldım seni. Pat susuverdin. Konuşturdum sonra seni, "bir gram uykumuz var uyunacak, bi pışpışlıcan, dalıcaz kadın, nereye kayboldun!", dedin. Bunu da çok görmemek lazım sana değil mi.

A bir de, sana fısıltıyla masal anlatmaya başladım sallarken kolumda, popodan atmasyon masallar tabi. Kahramanlardan birinin hep Kurabiye olduğu masallar. Fısıldıyorum ki, sesim hem az çıksın hem de bir yerlerden tanıdık gelir belki diye. Masalları yazacağım bir yerlere, bakarsın bir yerlere koruz. İlham da senin odanda, arka fonda Hint müzikleri çalarken, ışık loşken ve etraf mavili mavili örtülerle doluyken geliyor sanki. Odana kamp kurabilirim, haberin olsun.

Renkli rüyaların ve daha renkli günlerin olsun Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder