5 Kasım 2014 Çarşamba

Doksanaltının sabahı

Gün uzar, daha bir sürü anı bırakır belki bize, ama bunu demem lazım Kurabiye.

Alışmaya çalıştığım bu ev hayatının göbeğinde, baban yokluyor arada beni, naptım, nasılım, sen naptın, nasılsın, uyudun mu diye. Sonra da bana iyi gelsin diye, "salona getir istersen Kurabiye'yi, değişiklik olur sana" diyor.

Bana, otuzküsür yıllık kadına, gezmeyi, tozmayı, müziği, dansı, denizi, kitabı, şiiri, foturafı pek seven, sevdiğini sanan kadına değişiklik olsun diye salon öneriyor adam Kurabiye. Bu hallere düşecek kadın mıydım ben Kurabiye. Dayınla Kasım ortası pat Paris'e giderken, babanın Brüksel eğitimlerinin ucuna kendimi zorla ekletip oradan Amsterdam'a uzanırken, Hindistan'da fare ve inekleri seyrederken, Tayland'da AfterBeach Bar'a gündüz çorba akşam biraya scooter arkasında gider iken, LasVegas eğitiminin ucuna burnunun dibi diye NewYork çıkartması eklerken, ve hatta Cambridge'e eğitime giderken dönüşü Stokholm'den yaparken; salonla avutulacak kadın mıydım Kurabiye. Neettin oulum bana, bize, neettin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder