25 Kasım 2014 Salı

Yüzonaltıncı gün

Atlamalar olacak herhalde artık hep. Zaten sanki normalliyorsun artık, hoş normal ne demekse. Seni ilginç yapan tek şey erken doğmuş olman değil ki, doğmuş olman bile başlı başlına bir konu, öyle değil mi. Seninle en çok konuştuğum için, garipleşir miyim acaba. Ya da doğum izni ertesi işe dönen anneler o ilk haftaları nasıl geçiriyor acaba. Bir annenin, ki o anne bu zamana kadar bana çok emeği geçen bir annedir; sık sık kafam hiç çalışmıyor dediğini hatırlıyorum. Şimdi birazcık anlıyorum sanki ne demek istediğini. Misal seveceğimi düşündüm bir kitap satın aldım uzun aradan sonra. İçinde ben yüksek lisans yaparken okuduğum akademisyenlerin de yazıları var. Dün yorgunluktan mı, salaklıktan mı yoksa ne bileyim yaşla kaybedilen beyin hücrelerinden mi neden bilmiyorum, okuduğum cümleleri anlamadım. Çeviri kokuyor kesin ondan dedim topu taca atıp, ama yazılar çeviri değil, bunu hatırlayıp sustum sonra. Geçer herhalde, değil mi. Geçse iyi olur, bu halimle pek tatlı bir kadın değilim Kurabiye. Tatlı bir anne olacağım derken, kadınlığım, insanlığım azalacaksa sakatlamış oluruz bizi bak, sen de bırakıp gidicen yaşın erince, bana biraz ben kalsın olur mu.

Neyse, dün seni ilk defa tek başıma yıkadım ben. Artık daha az şeyden korkuyorum. Yıkamaya hazırlanırken duygularımı kontrol etmeye çalıştım. Korkarsam Kurabiye sezer, bana da dar eder bu on dakikayı dedim, her şey on numara olacak dedim. Oldu da Kurabiye. Yardım ettin bana, açık oldu bahtımız. Banyo da yaptırabildiğime göre, seninle safariye gidebiliriz diye düşündüm, olur mu dersin, istersen olur Kurabiye. Bak burada, sen istedikten sonra dünyanın her yerini, hani sırf sen gör diye gezmeye hazır bir kadın var, eli ayağı tutar, parası olursa gezdirecek seni sen de istersen. Banyodan nerelere gelmişiz, ama olacak o kadar değil mi.

Sonra bugün kendime göre bayağı iş gördüm, sana göre uyduruyorum sanki işleri. Senin ilk uykunda hızlı kahvaltı, yatak matak toplamak hep sonra, aniden uyanabilirsin, kahvaltı etmemiş olursam, aç sen gibi olabilirim.Sonra bir yerlere rezene sıkıştırıyorum sana bana iyi gelsin diye. Öğlen uyandığında, güneş varsa sana jimnastik, el yüz silmece, müziğe göre dans motifleri. Misal bugün yerleri bile süpürebildim senden izin isteyip, eve benzedi azıcık ortam. Sabah yatakta seninle takılmaca onu atladım iki saat kadar, o dinç tutuyor öğleden sonraları bak. Sen bayılıyorsun ama ben uyumuyorum nasılsa. Giysilerini ütüledim sonra dün yıkadığım. Yemek bile yaptım ve hatta azıcık. Yani imkansız değil sanki bazen, tabi her şey sen büyüklük gösterip hepsi için bana izin vermende, her gün olmuyor, ama bazen oluyor işte. Her gün olsa yapacak iş bulamam zaten öyle değil mi. Zaten yaklaşık dörtbuçuk aydır evde oturan bir kadınım, ne doğru, ne yanlış, ben neyim ve aslında ne değilim, pek bilmiyorum. Sen gelince iyi oldu eve, en azından ne yapmam gerektiğini biliyorum biraz biraz. Süt vermem lazım, gece uyanmam lazım, alt değiştirmem lazım, gaz çıkartmam lazım, ağlamalara kulak kabartmam lazım, anlamaya çalışmam lazım. Yepyeni bir okul. Diplomasız tabi. Arka fonda hep bırakıp gidecek, gidecek sesleri ile. Özellikle siz erkeklerin böyle bir ünü var n'aparsın. Ama belli bir yaşa kadar çok sevecekmişin beni, o yaşa kadar tadını çıkarıcaz işte biz de.

Yağmurlarla temizlensin için, ferah uykuların, kolay gazların olsun Kurabiye...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder