2 Aralık 2014 Salı

Yüzyirmiüçüncü gün

Bugün yazıyorum, niye mi, komik bir şey oldu çünkü. Yani olan aslında hiç komik değil belki de, beni güldürdü işte.

Sen dün akşam yine uyumadın, ben bugün gün içinde ağlayarak yalvardım sana uyuman için. Sonra diğer tüm anneler gibi neden sabır, şefkat, neşe dolu olmadığımı anlamaya çalıştım. Bildiğin üzülüyorum ya da sinir oluyorum. İnsan uykusuzluğa nasıl dayanır diyorum, hayat bir ne ki diyorum, neden yaşıyoruz, diyorum. Gece olsa da yatsak, bu güneş de nesi kış ortası diyorum. Diyorum da diyorum. Neyse diyeyim, sonra durulduk, gün karardı hafif, daldın uykuya sen de, senle biraz ben de. Toparladım, bir saatlik uyku sadece yetmişti hayata farklı ya da işte eski bildiğim gözlerle bakmaya. Sonra tatlı bir teyze uğradı görmeye beni, ne istersin dışardan dedi, bir tutam huzur, dedim. Kıvırcık saçlarını ve pastane bezesi getirmiş sağolsun. Ağzımız tatlandı.

Sonra senin durumun için bir mektup geldi bana, bu hafta sıçrama haftası diyor mektup. Dünyanın boş bir tabladan ibaret olmadığını keşfediyor bu çocuk dikkat, diyor. Bir an, yaşadığın bir değişiklik varsa bunun seni dehşete düşürebileceği geldi aklıma. Kendini zaten az bildiğin bir dünyada, artık yepyeni bir düzende yapayalnız hissedebileceğin. Belki de o yüzden sarılınca susuyordun artık ve her fırsatta meme alıp uyuyordun yarım saat için bile. Ama işte aslında o bir saatlik altın uyku hadiseyi başka türlü okumamı sağlayan, biliyorum.

Gelelim komik yana, babana dert yandım bugün gündüz hayatın ne kadar kötü olduğu hakkında. Akşam alttan aldı beni, bir saat evet evet sadece bir saat seni ona bıraktım. Besledi, gaz çıkarttı, altını değiştirdi ve uyutmaya çalıştı. Evet tüm seriyi sadece bir kez yapmaya çalıştı. Geri geldiğimde, seni, benim seni geçen kara Perşembe tuttuğum gibi, yani az önce kuryenin teslim ettiği ne idüğü belirsiz bir koli gibi tutuyordu suratında aynı boş, kaygılı, asabi, karanlık bakışlarla. Çok keyiflendim o zaman ben. Senin için üzüldüm ama normal bir insan olduğumu anladığım için çok sevindim, dedim ona. Bu işin bu kadar zor olduğunu açık seçik demeyen anneler utansın Kurabiye. Bir bebek hiç de kolay yetişmiyor, bir gece bile altın değerinde. Annelere var ya, ne pabuç kadar dil, ne el kol kalkmalı asla. Ve gözümüzün tutmadığı kızlar bu eve getirilmemeli.

Emi Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder