31 Aralık 2014 Çarşamba

Yüzelliikinci gün

Bugün yılbaşı Kurabiye. Yani yılın başı yarın aslında da, bugün eskisinin ucundan tutup yol verme günü. Sen kucağımda heybedesin şu an, kafana kafana bilgisayar şeysileri gelmesin diye böyle yazmasam iyiydi, ama seni indirmek de istemedim, gelmişken yazmadan geçmek de istemedim.

En son sen içimde yokken aslında pardon sen hastanedeyken attığım göbeklerden attım sen kucağımdayken. Heyt be, dedim. Hayat sen nelere kadirsin, şahitsin, yol verensin dedim. Geçen sene bugün, benim babaannem senin de büyük babaannen yoğun bakımdaydı Kurabiye. Onu son kez bu akşam gördük geçen sene. Yeni yılın ilk gününde de kaybettik onu. Ve bu yıl sen kucağımdasın. Bir yılda neler olup bitmiş görüyor musun. Garip değil mi, çok garip hem de çok Kurabiye.

O yüzden, hep yarın ölecekmiş gibi yaşamamız lazım. Vakit hep dar unutma. Sevdiğini, niyetini, dileğini hep söyle bir çırpıda. Yavaş gel, diyenler olabilir. Annem öyle öğretti, dersin. İçimde tutacağıma dememi söyledi bana, dersin.

Yolun açık, ömrün uzun, günlerin renkli, kalbin hep huzurlu, hep yeni şeylere hevesli, heyecanlı olsun. Yarın hep bir acak ecekle gelsin sana. Benim az yaptığım ne varsa, ya da yapmadığım, tatmadığım; sen gör, tat, dene, at kenara sevmediğini, emi Kurabiye...

Sen, hepimizden "daha" ol emi Kurabiye güzelliklere, iyiliklere.

Kucağımda, kolumda, yanımda nice yılların olsun. Hadi sevenlerin hepsinin olsun ondan, babanın, dayının, babaannenin, ananenin, dedelerinin, foturaflarına vurulan nice teyzelerinin, teyzelerin minik çocuklarının, çocukların minik hayvan dostlarının.

Uykuların rüyalara açılsın güzelim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder