8 Aralık 2014 Pazartesi

Gecikmeli yüzyirmisekizinci gün

Dün yazacaktım yazamadım Kurabiye. Elim kolum bağlandı nedendir bilinmez diyelim haydi.

Dün yine senin minik ayakların için dev adım olan bir gündü, seni parka götürdük Kurabiye. Hem de daha önce çok kez gidip, minik bebeklere, bebek arabalarını iten ellere baktığım, acaba bir gün, dediğim parka gittik.

Seninle parka gidince her şeye başka baktığımızı anladık, yerlerin mozaik döşenmesinin bebek arabası için ne berbat bir seçim olduğunu farkettik. Yağmurda çocuk parkları çamur dolabildiği için, toprak zemin yerine başka bişiden yapılsa daha iyi olacağını gördük. Etrafta çocuklu masa ne kadar çoksa, sigara içen sayısının o kadar az olduğunu farkettik. Sonraa, senin kadar minik bebeklere dönüp dönüp baktıklarını farkettim elalemin ki, şıp diye kapadım üzerini. Nazar diye bişi var ve ben çok korkuyorum çünkü kendisinden.

O parka koşarak girmen de nasip olacak mı bakalım, nereden nereye demeden kendimi alamıyorum Kurabiye. Baban her ne kadar anne gezsin diye çıkıyoruz sokağa teallam, dese de, aslında senin için çıktık Kurabiye. Ki sen sokakta hep uyuyup, eve gelince uyanarak, tercihinin hep sokaktan yana kullanacağını gösterdin zaten bize.

Ne diyor Ankara'daki deden, çocuk sokakta büyür, o kadar. Ha bana ne dediler hayatım boyunca dayından ayrı, sen kızsın. Ama sana demeyecekler işte, gez, gör diyecekler sana.

Sokakta büyü, emi Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder