6 Aralık 2014 Cumartesi

Yüzyirmiyedinci gün

Bugün yine güzel bir gün oldu Kurabiye. Seni yine aşıya götürdük aslında, bu kısmı senin için hoş olmayabilir. Doktor yine ilkin Kurabiye kaç aylık oldu dedi, ben yine bu günlükteki günleri toplayıp aya bölemedim. Baban dedi bişiler. Neyse, öğreneceğim.

Hava güzeldi hastane çıkışı, sen ilk defa güneş gör gerçekten istedik. Seni çok sevdiğimiz bir pastaneye götürdük. Ki o pastanede annen ve cici saçlı teyzen kaç hayatı masaya yatırdı bilsen, napsalar güzel oluyor bir de, annenin hayali orayı işletmek ileride. Bakalım, çok istersek olur belki. Böyle bir altın kural var Kurabiye, öğreticem sana da. Bir şeyi çok istiyorsun, hop oluveriyor. Henüz olmadıysa, daha zamanı gelmemiş demek ki diyorsun. Ha giden ömürden gidiyor, ama olsun sen çok istemeye devam ediyorsun.

Sonra baktım hava halen güneşli, seni kaptım koluma, yürüttüm eve doğru. Gelene geçene gösterdim seni, işte Kurabiye bu, dedim. Kapıcı amcaya gösterdim, ki onun da bir kurabiyesi varmış senin gibi mini mini çıkmış hastaneden. Geçenlerde beyin kanaması geçiren, hani senin yastık kılıflarını diken terzi amcaya gösterdim seni. İşte o, bu dedim. Sevdiler seni. Sonra birinci kattaki tatlı amcaya göstermeyi düşünüyordum ki, pat karşıma çıktı eve dönerken. Hah dedim, ben de size gelecektim, işte Kurabiye bu, dedim. Yüzüne tülbent örtersen, nefesinden ısınır, dedi. Tamam dedim, her gün bir şey öğreniyorum Kurabiye.

Eve geldiğimizde, güneş mest etmişti seni, emmen, uyuman çok kolay oldu. Anne dışarı çıktı sonra, bisikletine atladı, sahile vurdu kendini. Yıkılan canım çay bahçelerinin yerlerine baktı inanmak istemeden. Resmen yıkmışlar Kurabiye. Ki seni ciddi ciddi sahile indirme hayalim vardı benim. Ama alamayacaklar hayali elimizden, gerekirse termosta çay altımıza minderlerle ineceğiz oralara. Denize taş atan çocuklara bakıp, ne saçma şey diyeceksin şimdilik. Sıra sana gelince anlayacaksın paçaların ıslanırken taş atmanın eğlencesini.

Ben sokağa çıkınca, baban seninle yalnız kaldı. Yanime tam üç saat, evet evet tam üç saat nerden baksan seninle yalnız. Bu bir rekor, ya da rekorların ilki Kurabiye. Sen güveniyorsun artık bize, o yüzden nasılsa bakarlar bana, endişeye gerek yok, diyorsun. Bakıyoruz da işte sana o yüzden. Daha kolaylıkla, güzellikle.

Yılbaşı ağacına dönmüş solan bir ağacımız var, bu sene ilk defa senin şerefine onu süsleyeceğiz sanırım. Dayın gelecek, takvim yapacak bize foturaflardan. Dilek ağacının en cici süsü sen olacaksın.

Öptüm seni kokundan, babaannemin beni öptüğü gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder