19 Aralık 2014 Cuma

Yüzkırkıncı gün

Gün atlamaları oluyor, neden biliyor musun; günü pek güzel geçirirken geceleri uyumuyorsun, beni hem sinirli hem uykusuz bir kadın yapıyorsun. Eşeksin oğlumcum bazen, vallahi billahi eşeksin.

Neyse, geçer gider herhalde değil mi. Dün sen benlen ya da işte ben senlen pazara gittik Kurabiye. Ama o kadar çok kadın, teyze, genç aaa bebek dedi ki, nazarlandın ve ondan uyumadın bence. Sonuç, senlen uzunca bir süre pazara gitmemek olacak sanırım. Bence her yere yakışıyorsun, zaten ben ne yapsam içinde ol, istiyorum. Ya da zaten içindesin sanıyorum. Ah bir şair dememiş miydi, ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında, diye. Onun gibi bir şey belki de. Nasıl mı, bugün de yine kendimce düşünürken onu bunu şunu, dedim ki en güzel zamanlarınız en zor zamanlarınızla ne kadar da kolkola. Hem büyü istiyoruz hemen, hem de hiç büyüme istiyoruz. Aslında her şey de biraz böyle değil mi, dedim sonra. Dar olan şeyler hep çok güzel ve güzel olan her şey, asıl geçip gittikten sonra çok güzel gelmiyor mu göze.

Sonra uyuyup kalıyorsun kucaklarda, içi erimiyor mu insanın, Bu kadarcık işte, diyorsun, istediğim bu kadarcık. Bir kucak. O zaman buzul ve hatta sinir çağı kapanıp garip bir çağ başlamıyor mu, otlarında bir sürü büyükbaş hayvanın otladığı. Hayata kattığın anlamı, yaşamayana anlatmak çok zor. Alıp götürdüklerini anlatmak kolay halbuki, kötü şeyleri anlatmak ve anlamak nasılsa hep daha kolay çünkü. Kucakta sakinlediğinde, parmağı sıkı tuttuğunda olanı biteni bilmeyen anlatabilmek çok zor.

Bugün bir başka parka geldin bizimle, baban diyor ki sen kendini gezdiriyorsun asıl, ne bilsin oncacık çocuk park mark sırf göğüs kafesini görürken. Sesleri duyuyor, seslerden ortamı tanıyor diyorum ben de, değil mi. Hatta bugün benimle kahvaltı ettin baba evde çalışıyorken. Cafede oturduk, ben yedim, sana baktım. Sen emdin, sen uyudun, sen gaz çıkardın. Öyle tatlıydın ki bence, kucağımda bir bebek olduğunu, bazı müşteriler nadir ağlamalarında farketti. Bazılarıysa hiç farketmedi. Kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyorum, kimle gelsem aa orda bebek mi var, bakışından biraz darlandım çünkü. Hoş heybemize taktık bugün nazar boncuğumuzu, ama yine de çekiniyor insan.

Hamileler sokağa çıkıp göz zevkimizi bozmasın, diyen adam geliyor aklıma. İnadına her yere götürüyorum seni, her yerde süt istiyorsun, inadına her yerde çıkarıp veriyorum memeyi sana. Her adam emmedi mi anasından bunu, diyorum, örtüm de var usturupluyum diyorum. Ama çekinmiyorum hiç. Benden sıkılana kadar sen, benimle yaşa bu hayatı, olur mu Kurabiye. Sana göstermek istediğim çok şey var daha. Bu haftaki geziler, gelecek gezilerin habercisiydi. Sen böyle keyifli oldukça-en azından gezerken ve ileride inşallah geceleri- Küba da, Tayland da Norveç de korkabilir bizden. Ama şimdilik vapurla karşıya geçmekle başlayalım, olur mu.

Öptüm seni, kucakta susan en tatlı koltuk altlarınla, sıkı sıkı kavrayan parmaklarından.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder