24 Mart 2015 Salı

İkiyüzotuzüçüncü gün

Bugün daha bir eve benzedi buralar Kurabiye. Halen her şey tamam değil ama ilk güne göre daha iyi her yan. Kapıcı amcadan utanıyoruz, her gün kapıya bir ev kadar eşya bırakıp kaçıyoruz. Bazen kapıyı çalıp, hepsi mi atılacak, diyor ters bir suratla, önümüze bakıp hıhı diyoruz. Bir kez daha taşınsak, sanırım normal bir ev ebatına kavuşacağız.

Eşyaları açarken, kendime aldığım irili ufaklı bir sürü şeyin, aslında senin için alınıp saklandığını farkettim. Ya benim içimde mini mini bir çocuk hep varmış-ki baban da diyor sık sık bunu kendi için- ya da ben sana hazırlanmışım hep usul usul. Evin en sevdiğim odası seninki, demiştim, değil mi dün. Eskiden benim bir hobi odam vardı Kurabiye, işte o odada sevdiğim ne varsa senin odana cuk oturuyor gibi geliyor şimdi. Dayatmacı bir anne olmak istemem de, benim oyuncaklarım hiç fena görünmüyor annem, duvarına asılabilecek resimlerim, Musti'lerim bile hazır. Doğru yere gelmişin oğlum sen.

Annenin açlıkla imtihanı, azalarak devam ediyor. Sen yine çorba içemedin, yoğurt yiyemedin. Sütçü amca gelmedi, market sütüyle ya da o kadar yorgun kafayla yapılan yoğurt da pek güzel olmuyormuş, gördük.

Bir gün daha, yalnıza bir gün daha verdiğinde bana, eski düzenimize döneceğiz ümit ediyorum Kurabiye. Sen bugünkü gibi kahkalar atmaya, ellerini ovuşturmaya ve ağzından baloncuklu tüpürükler çıkarmaya devam et, olur mu.

Öptük seni, uyuyan en güzel yerlerinden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder