29 Nisan 2015 Çarşamba

İkiyüzaltmışdokuzuncu gün

Garip bir gündü Kurabiyecik. Not düşülmeyi hak eden cinstendi öte yandan, o yüzden yazacağım.

Bugün seni boktan bir vazgalın üzerinden arabanla geçirirken, tepetaklak düşürüyordum Kurabiye. Bacaklarımdaki morluktan o an ne kadar kasıldığımı anlıyorum. Normalde son derece işlek olan o yol, o anda bomboştu. Ve hatta kimse görmedi bile bizi. Her zamanki halinde olsaydı sokak, çok kötü şeyler olabilirdi. Bunları yazamayabilirdim, sen ben ya da sen ya da ben olmayabilirdik. Sen uyuyordun ve çok şükür ki kemerinden bağlıydın arabaya. Benim kafamda onlarca saçma yerli yersiz düşünce vardı, besbelli seni o an unutmuş, bir an önce eve varalım istiyordum en fazla ikimiz için.

Dünyanın ters dönmesi, benim korkudan tutulmam, hayır diye bağırmam, ne nereye nasıl düşersen kafanın altına elimi kolumu koymam gerekeceğini düşünmem çok kısa bir zaman dilimi içinde oldu. Ne miydi almam gereken mesaj, senin bir oğlun var dedi Allah baba bana. Senin şu an dört gözünle ilgilenmen gereken bir oğlun var, dedi. Verdiğim gibi almasını da bilirim, dedi.

Kısa bir süre önce senin çalındığını gördüğüm rüyayla eş mi bu olanlar. Ne diyor içim dışım bana, desene sen de bir. Çalındığını sandığımda, inek sütü verecekler ona, içemez ki emzirmem gerek, sağıp versem mi onlara süt, gibi rüya olmasına yaslayabileceğimiz saçmalıkta şeyler düşünmüştüm. Sonra bulmuştum seni bir hastanede. Sen misin emin olmak için de- onlarca çocuk arasında olsan seni tanıyamam düşüncesinden kurtulamıyorum nedense, manyak olabilir miyim annecim, evet biraz manyağım- seni banyoya ışığa götürüyorum, hı hı bizim oğlan diyorum. Sonra şakaklarında soğuk damga gibi bir şeyle "Caution" yazıldığını görüyorum, seni çalanlar bana uyarıda bulunmuşlar, akıllı ol demişler gibi. Bu da verdiği gibi almasını da bilecek Allahın bir başka hali mi. Senle ilgili nasıl manyak düşüncelerim var ki, bunlar oluyor. Belki de seninle ilgisi yok, benimle ilgisi var. Otuzbeşim ağır geliyor diyorum ya, kendi muhasebelerime çok dalıp sonra kendimi sana karşı suçlu hissediyorum belki de. Belki hepsi bu garip suçluluk duygusundan ileri geliyor.

Ve hala sorsan bana annelik nasıl bir şey diye, bilmiyorum Kurabiye. Vallahi billahi bilmiyorum, şahsi bir şey herhalde son derece.

Sen benden çok yaşa, çok gör, çok sev, çok şaşır emi güzel oğlan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder