18 Nisan 2015 Cumartesi

İkiyüzellisekizinci gün

Ada motoruna bindin Kurabiye bugün. Lodosa rağmen, babaanneye rağmen motora bindin. Aslında lodosu yeterince ciddiye alsaydık sanırım binmezdin, çünkü o yol hem uzadı, hem de katbekat ağırlaştı zihnimizde.

Can yeleklerini ilk defa gördüm, üst raflara koyuyorlarmış. Motordaki diğer bebekleri ilk kez saydım, benimkini alın nolur dediğimde kaç cankurtaran abi bizimle ilgilenir tahmin etmek için. Seni anakucağında mı bırakmalıyım, yoksa kucağıma mı almalıyım diye düşündüm, ana kucağına alıcı gözle baktım suda batar mı çıkar mı, diye. Yüzer bu, dedim. Kurabiye de kilitli kalsın, ben su üstünde yüzen bir ana kucağı görünce anlarım, dedim. Su soğuktur, serinkanlı bir şekilde eldeki tüm kıyafet ve battaniyeleri sarmalı mıyım, dedim. Yok dedim sonra, ıslanınca ağırlaşır onlar, Kurabiye'yi tutup kaldırmama mani olur dedim. Sonra devam ettim düşünmeye, en kötü nolur dedim, adını bağırırım dedim Gezi'de gözaltına alınanların bağırdığı gibi. Bana bir şey olur sen kurtulursan, kim olduğunu, kime haber vereceklerini bilsinler, diye.  Baban da kendi milyon türlü senaryosuyla birlikte, bana sayıyormuş içinden. Hep bu kadının gezme tozma merakı yüzünden oldu, bi çıkalım şunun içinden, topuklarından bağlıcam eve bu kadını, diyormuş. Çok şükür adaya vardık sonra, lodos da kesildi, biz de film senaryolarımızı katladık rafına koyduk diyelim.

Çok sevdin bence adayı, ilk muzunu orada yedin hem. İlk faytonunu görüp, ilk kez at boku kokusunu duydun. 

Sesler çıkarmaya başladın uzun uzun sonra, sesini keşfedecek demişti doktor abla geçen. Yemek yerken, lokmanı bitirip koroya bağlıyorsun, arada kaşık gelince ağzına, hüp yutup, ses çalışmasına ara verip, sonra kaldığın yerden devam ediyorsun.

Senden önceki göz ağrımızı -eh sen ilk olmuyorsun sanki, ama kendi çapında ilksin tabi- gördün bir de. Kedimizi ziyarete gittik, babanı tanımadı, bu devirde babanı tanımıcan derler ya, kedi anlamış mesajı. Tanımasa neyse, tırmaladı bildiğin, artık üzerime nasıl gül koklarsın mı dedi, sen kimsin bu evde ne işin var mı dedi, orası meçhul. Kedicik aylarca bana nasıl davrandıysa ve baban kıskıs güldüyse, bugün ona öyle davrandı. Etme bulma dünyası, annecim. Ay neyse, baban okuyor bizi, çok üzüldüm onu tırmalamasına, tanımamasına aslında. Yani çok.

Sonra, sen bana bugün bir başka türlü baktın, daha çok tanıyarak, bilerek, bir şeyler demek isteyerek, hani bana mecburmuşsun, ben de sana ondan bakıyormuşum gibi değil-tanrım neler diyorum- böyle beni seçmişsin, sevmişsin de her şey ondanmış gibi. Bayıldım bayıldım, bakalım kalıcı mı, bana mı öyle geldi yoksa bu bizi bekleyen yepyeni hal mi, öyleyse bayıldım.

Öptüm seni deniz tutan başımla mis kokan yanaklarından....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder