12 Nisan 2015 Pazar

İkiyüzelliikinci gün

Dün çok korkuttun Kurabiye bizi. Sanırız ilk defa hasta oldun ve biz seni haliyle ilk defa acil'e götürdük gece vakti. Ama gülümsemen eksik olmadı, acil ise senin gibi miniklerle doluydu. Her yan salgın olmuş, ishaller kusmalara, ateşlere karışmış. Ucuz atlattık diyerek geçirelim istiyoruz, halen tam atlatamadın aslında, ama sen gülümsedikçe biz her şey on numara sanıyoruz. Doktorunla durumunu yazışırken, sürekli belirtiyorum; bidi bidi ama keyfi yerinde çok şükür, gibi. Büyük insan sanıyorum seni, bizim canımız yanıyorsa suratımız da atar, senin atmıyorsa demek ki canın yanmıyor diyorum. Doğru mu yapıyorum Kurabiye?

Oturmayı beceremesen de oturmak için çok hevesleniyorsun bu ara sen. Sofrada biz yemek yerken, daha önce karşımızda paşalar gibi kaykılırken, şimdi hem ayaklarını hem kafanı kaldırıp, ağırlık noktanı popon haline getiriyorsun. Sonra ben seni alıp kucağıma oturtuyorum, dışarılarda da yaptığımız gibi, kafan arada bir ağır geliyor, bana yaslayıp bir oh çekiyorsun o zaman. Ben de kafanı hafif yan yapıp çorbamı içiyorum öte yandan, zeytinyağlımı yiyorum üzerinden. Şimdilik pek bir rezillik yaşamadık, sokakta çok acıkıp yediğim gofreti saymazsak. Sen kangurudaydın, ben de açtım, hapur hupur yedim gofreti üzerinde. Sonra dolmuşa bindik seninle, yanımıza oturan abla seni sevmek istedi, ben baktım üzerinde gofret kırıntıları, hapur hupur onları da yedim, dökülmüş hihi dedim ablaya da. O pek gülmedi, budur en rezil halimiz, götürür bizi bir süre daha.

Bugün birazcık iyi olunca sen, yine çıktık sokaklara. Sokak belanın da, neşenin de mekanı annem. Sen evinin yolunu unutma da, gez dolaş etrafları, karışmayacağım sana, hani elimden geldiği kadarıyla. Babanın boynuna kocaman sarılıyorsun sen, gördüm bu kez çok net, bana sarılmamanı, babanın ergonomik vücut yapısına bağlıyor, alınmamaya çalışıyorum. Ben sana yanaşınca anca şapur şupur sesler çıkarıyorsun. Benimle ilişkinin tamamen çıkar üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum bazen, seninle bir hesabımız vardı bizim, diyorsun sanki sürekli. Bir de sen kucağımdayken, yediğim her şeye saldırman var ki, bizi bizden alıyor. Ben çok afedersin çöp şiş dürüm yerken bir bakışın var ki lokmama, hani en nazik ifadesiyle bir gurme olacağın belli demeliyim. Tabi sen de haklısın baban gibi, çöp şişin en pis, en kalabalık olduğu yerde işin ne ki, sonra yavrum neden hasta oldu diyorum, değil mi. Gör istedim ben en çok nereleri seviyorum, napmayı seviyorum diye. Hem belki de oralardan kapmamışsındır hastalığı değil mi, gelip geçip, bir korkutup bir sevindirmiştir, sevindirecektir hastalık bizi, değil mi.

Sen şimdiki gibi huzurlu uyu, büyüt bizi emi Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder