26 Nisan 2015 Pazar

İkiyüzaltmışaltıncı gün

Sevgili Kurabiye,

Arayı açmış yine anne, doğumgünüm demiş, sonra es geçmiş. Aslında öyle değil. Ananen deden geldi gitti seni görmeye. Mest oldun sen. Seni kavrayan, saran ellere kollara hayransın sanırım. Senden kocaman parmakları incelemek çok hoşuna gidiyor besbelli. Seni saran da mutlu oluyor, sen de keyifleniyorsun, ne güzel.

Korkutucu bir gerçeği öğrendik biz de dün, bir çocuğun istediği şeyi nasıl satın aldırabileceğini öğrendik. Yeni mama sandalyesi aldık sana, asıl niyetimiz almak değil, bakmaktı önden. Bir ara seni oturttuk üzerine, öyle kocaman gülümsedin, elini kolunu çırptın ki, hemencecik alındı sana aynısı, dedenin hediyesi oldu. Babanla acı bir yutkunduk o an yine de, ne kolay aldırdı, dedik. İstiyorum bana ne, diyerek ağlayan bir çocuktan çok daha etkiliydi bu halin; ona hazırlıklıydık halbuki, eğitecektik çocuğu falan filan. Ama o kocaman gülüşüne, elden gelen her şey alınmaz mı, hani alınmasa iyi olur tabi de, nasıl önünde duracağız bu gülüşün. Beklemediğimiz yerden vurdun bizi, çalışacağız bu konuya.

Zor daldığın uykun, rahatlık ferahlık versin sana, güzel rüyalar gördürsün.

Öptük Kurabiye...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder