27 Ağustos 2015 Perşembe

Artıyirmibeşinci gün

Düne not düşmem gerek, aslında foturaf çekip onu koymalıydım ki, anlamı olsun. Dün akşam birlikte parka gittik. Akşamüstü çorbası içtin, beni çok sevindirdin.

Ama asıl mevzu ya da foturafa konu olay, bu değil takdir edersin ki. Yemek senin elinin kiri, her gün kaç kere yaptığın şey. Tabi elimden akşam üstü çorbası içtiğinde, yandan geçen kızlara ağzının suyu akarak bakarken, aynı zaman büyük açıp "versene şu çorbayı" dediğin için, ekstra mutluyum, ayrı.

Mevzumuz şu, dün seninle dönme dolapçı amcayı gördük. 2 Lira'ya dönme dolaba bindiriyordu çocukları, akşam pazarı deyip 1 Lira'ya indirdi. Gezici bir dönme dolap bu, iyi bak, dedim sana. Bu amca az biraz daha sağ olursa, birazcık daha büyüdüğünde ve buralarda olduğumuzda seni de bindiririz inşallah, dedim.

Tonton bir amca ve hayatında belki ilk ve ne yazık ki son kez taşınabilen dönmedolap gören çocuklar ne kadar şanslı ve özel olduklarını biliyorlar mı acaba, diye düşündüm. Çocuklar bindikten sonra, tonton amca ortadaki kolu çeviriyor ve dönme dolap dönüyor.

Park ortamı çok güzel Kurabiye. Çocuklar ve çocuk anne babaları birbirlerini tanıyor, birbirlerine selam ediyor. Artık seninle günün son yemeği parkta yiyebiliriz gibi geldi bana, ne dersin?

Öptüm seni şimdilik. Ne anladın bu yazıdan, bir dönme dolap var benden içeri, onu bildin. Tonton bir amcanın 1 liraya bindirdiği, ortadaki kolu fır fır çevirip çocukları döndürdüğü ve akşamları çekip evine götürdüğü bir dönme dolap.

Yazı neden diğerlerine göre çok daha renksiz, çünkü işyerinde yazıyorum kimse duymasın. Buranın halleri; anneni çiçekli pantolon, askılı bluz, kakanı elle kontrol edip, yutamadığın lokmanı bir hamle ağzından çekip alıp, senin yerine yutan halden birazcık farklı yapıyor. Buralar beni ağır abla biliyor, ve hatta senden önce çok asık suratlı biliyorlarmış, ama sen çok değiştirmişsin beni. Bunu ayrıca konuşuruz.

Yedim yuttum seni şimdi uzaktan...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder