19 Ocak 2015 Pazartesi

Yüzyetmişbirinci gün

Yine okurlarımız azalmış Kurabiye. Tabi bu bir yerde iyiye işaret, günlük tam olarak, yani eski günlerdeki işlevini yerine getirecek; kendini zamanı gelince en çok sana okutacak, çok güzel olacak. Ya da ben öyle sanıyorum.

Ben bunları yazarken, dışarıda bir adam "Booozzaaaaaa" diye bağırıyor. Sen boza sevecek misin bakalım. Biz halen kendini birazcık mahalle zanneden bir yerde yaşıyoruz şu an. Hoş yakında taşınacağız, ama çok uzağa gitmeyiz herhalde. Sen ilk bu evi bildin ama hatırlamayacaksın sanırım. Ne diyordum, buralar mahalle sayılır. Seni bile tanıyan-düşünelim bakalım- kapıcı, çiçekçi, fırın, terzi, kasap, tuhafiyeci ve pastaneci var:) Az değilmiş, değil mi.

Bozayı bu ara ben de çok içiyorum, süt yapıyor dedi birileri, dadandım ben de. Seni son götürdüğümüz doktor sanki ufaktan süte doyabileceğini söyledi, ya da ben öyle anladım. Bu durumda benim öncelikle aldığım kilolalardan, sonra fena alıştığım akşam bozası, sabah tahin pekmezi ve atıştırmalık hurmasından kurtulmam gerekecek, ki nasıl olacak bilmiyorum. Süt ayağına iyi yiyordu annecik Kurabiyecik...

Bugün yine çok güzel, taze, dupduru, her yeri ayrı güzel geldin bana, baban da öyle bulmuş, akşam bana soruyordu. Bana mı öyle geliyor, kuzgun anka durumu mu, yoksa çok mu güzel bu çocuk diye. Ondan emin değiliz ama bize on numara geliyorsun Kurabiye. Babama kızardım ben, yani senelerle kızdım dana kadar kız olunca. Sen çok güzelsin derlerdi bana, prenses falan derlerdi. Ben de öyle sanıyormuşum kendimi birazcık sanki. Sonra bir baktım, değilim öyle acayip güzel falan, bakmayan çocuklar çıkıyor hani tek tük. Önce konduramadım, sonra çocukluğuma gittim, ahanda bu babam yüzünden olmuş bunlar hep, dedim. Beni gerçekçi değil, hayalci sevmiş bu insanlar, dedim. Ama bak, aynını biz de sana mı ediyoruz acaba. Belki biz de onlara prenses görünüyorduk, senin bize prens göründüğün gibi. Daha nelerle imtihan olacağız bakalım.

Neyse, asıl diyeceğim bu değildi, yani buna bağlı bir şey daha diyecektim. Sana baktım, tazelendim, sevindim, ağzına, burnuna, gözlerine, ellerine ayrı ayrı. Sonra evden çıkacağım tam, asansörde kendime baktım; saç baş dağınık, bluz uzamış üzerimde, yüz göz kilolardan hafif şişmiş, ha neşeli miyim evet neşeliyim. Ama yaşlanıyorum gibi geldi Kurabiye. Kendime pek bakmıyorum gibi geldi, ha bakar mıydın ki ben yokken, de diyebilirsin tabi. Çok bakımlı bir kadın değildim ama hiç bu kadar az kıyafetle-sık sık yıkasam da hani- bu kadar çok gün geçirdiğim olmamıştı sanırım. Senin tazeliğin bizi de ısıtsın, ışıldatsın, parlatsın olur mu Kurabiye...

Öptük seni, uykuya dalan yanaklarından, göz kapaklarından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder