11 Şubat 2016 Perşembe

Artı yüzdoksanıncı gün

Doktor günüydü bugün, kocaman olmuşsun onu öğrendik. Tartıda gördüğümüz rakamlara hiçbirimiz inanamadık, maşallah dedik durduk. Üç tane aşı oldun hem sen bugün, değme çocuk hastalığı bişi edemez artık sana, tutu dememiz gerek tabi biliyoruz bunu.

Ama ben sana asıl biraz dünden bahsedecektim. Dün bir masal gecesine gittim ben. Kariye'de bir Arap Kitap Cafe'de-Pages BookStore dört güzel kadın masal anlattı bize. Ki sen bu masal olayına artık aşinasın daha önceden de anlattım sana.

Kocaman saçları olan bir kadınla gittik,  tüm yol bir dolu hikaye anlattı bana. Onu dinlemek, her defasında, ortasından girdiğim ama sonunu hep çok merak ettiğim bir masalı dinlemek gibi. Her yere her zaman geciken tavşan gibi bir kadın o. Hep telaşlı, hep hevesli, hep heyecanlı. Her sohbetiyle bende yeni bir maceraya yer açan bir kadın. Beni ve aynı zamanda seni masalla tanıştıran kadın.

Çok güzel bir yere gittik masalları dinlemek için. Seiba'nın rengarenk masalcı kadınlarıyla ve onları dinlemek için şehrin onca yerinden mekana doluşan ışıl ışıl gözlü insanlarla birlikte. Masala bunca tutkun, bunca hasret yanımızın anlamını bulamıyorum bir türlü, bir süre daha da bulamayacağım herhalde. "Benim gördüğümü sen de görebiliyor musun yoksa?" diyebiliyorum her gördüğüm insana sadece. Masal büyülü, masal şifalandırıcı, masal ellerinde sıkı sıkı tuttuğun şeyleri bir süreliğine bırakabilmek demek ellerinden, çırılçıplak kalıp teslim olmak demek, senin senliğinden çıkman demek, benim ben olmamam demek.

Sonra, bir adam bir kadına seni seviyorum dedi gecenin sonunda. Yüzyıllar boyu benimle ol dedi, elmadan bir yüzük çıktı, kadının parmağına takıldı. Adamın minik oğlu istedi babasının huzur veren bu kadınla yol yürümesini. Ben belki birkaç başka kadın gibi, ağladım birazcık. Tam neye neden bilmiyorum, duygusallık işte demek lazım belki. Zarif ve huzur veren kadın öyle yakıştı ki adamın göğüs kafesine, o kadar güzel bir oldu ki adamla, ona vuruldum sanırım. Küçük büyük adamın babasını desteklemesine, yüreklendirmesine, yeniden başlamaya cesaret eden büyük adama, bu birbuçuk adamı kalbine yerleştiren kadına, gökten düşen elmadan çıkan yüzüğe, dört masalla sarhoş olmuş, ta nerelerden Kariye'ye kafasında binlerce düşünce ile taşınmış bizlere hayran oldum.

Sen mi, seni çok seviyorum ben. Tıpkı küçük kız kardeşimin bu ara sık sık dediği gibi...

Uyu büyü, gez toz, anla, anlat Kurabiye...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder