22 Şubat 2016 Pazartesi

Artı ikiyüzbirinci gün

Cemre ertesi bugün. Hava çok güzeldi, sen de çok güzeldin Kurabiye. Belki milyonlarca anne gibi, ben de sana yani kendi oğluma aşık olma durumumdan endişe ediyorum. Bu bahar, bu senin büyüyen hallerin, bu üzerime atlayan, bu benle yataktan çıkmak istemeyen, bu arada göbeğimi açıp üzerine yatan hallerin, bu gel bi öpiyim dediğimde getirip boynunu dudaklarıma bırakan halin beni bir hoş ediyor.

Ele kola geliyorsun artık, baktım uyumuyorsun Hayat Abla'da, ver bana alayım dedim, kaçırdım seni bizim odaya. Alt alta üst üste debelendik yatakta, hani liseli aşıklar gibi diyeceğim, ki olmadı öyle bir lise hayatım. Ama ne bileyim, bi değişiyor sanki duygularım tarifi zor. Pipine bile bakıp ne güzel yarabbim, dediğim olmuyor değil. Babana da gösterdim geçen, ne güzel değil mi bak, dedim. Bana bir garip baktı, manyak olabilir miyim annecim? Utanacak mısın bunları okurken? Ya da ben utanacak mıyım insanlar okuyup gülerken?

Yoksa oğlu olan anneler, hakkatten yau, bizimki de çok güzel mi diyorlar? Yoksa birileri öne atılıp, ne münasebet, benim kocam daha guzel, siz aşksız kalmış, kurumuş kadınlar sürüsü, kendini oğluyla tatmin etmeye yeltenen sevgi fukaraları mı diyecek. Bilmiyorum. Öyle miyim, yok değilim.

Ama garip bir anı yokluyor bazen beni. Sen henüz yoktun ortalarda, ben bir kitapçının üst katında çocuk kitapları bölümünde kitap karıştırıyordum minik çocuk sandalyelerine oturmuş. Cüceler ülkesinde bir dev olarak. Bir anne oğul geldi yanıma, konuşmalarının başını hatırlamıyorum; bir yerde kadın, çocuğun yüzünü kendine doğru çevirdi ve tane tane bir şey söyledi gözlerinin içine bakıp. "Seni çok seviyorum ben" dedi. Bir adama söyler gibi, daha doğrusu bir adama söyleyemez ya da söylemez de bir başkasına ondan der gibi, böyle ben sevmesini biliyorum ama bir sen hakediyorsun sevilmesini, der gibi. Nedense o gün kadının o hali bana bir şekilde çok zavallı gelmişti. O gün mü haklıydım, doğruydum yoksa bugün mü, bilmiyorum aslına bakarsan.

Şu ara, hayatımdaki birçok şeyden çok daha on numara, çok daha tatmin edici, çok daha kocaman gülümsetici ve tat verici geliyorsun bana. Mutsuz değilim, öyle kalmasın aklında, ama seninle daha mutluyum. Bir anne bir gün demişti, çocuğu olmadan bir gün geçirdiğinde kendini eksik hissediyordu, gözlerinde öyle bir korku ile söylemişti ki bunu, şaşırmıştım. Nolur birkaç gün görmesen tadında bir şeyler demiştim, o da eksik kalırım demişti. Eksiklik, varlığınızla oluşan bir şey bu. Başka şeylerin eksikliği değil, bacak kadar boyunuzla sizinle açılan bir gedik. Varlığınız, yokluğunuzu öğretiyor. Ve sevgi sözcükleri daha kolay dönüyor o zaman dilimizin ucunda.

Bugün ve dün ve evelsi gün çok öptüm seni. Ve annemi hatırladım. Çocukluğumda beni ne kadar çok öptüğünü şapur şupur. Yıllarla unuttuğum bir şeyi, seni kendimden geçerek öperken hatırladım. Ve belki dedim, o öpüşler hazırladı beni hep hayata. Belki annemin verdiği en ama en büyük hediye onlardı, sevildiğini hissetmek. Çok güzel olduğunu, en azından birisi için çok özel olduğunu, değerli olduğunu, şu dünyada en azından birisinin kıymetlisi olduğunu bunca dolaysız bir yol ve küçük bir akıl iken hissetmek. Bu his, sonraki birçok zorluğa, darboğaza hazırlıyor belki de insanı.

Ortalık çok karışabiliyor büyüdükçe, benim bayıldığım hayalarına tekme atan hain çocuklar olabilecek mesela, ya da suratına tokat atmaya kalkacak kızlar, sonra işte ayağını kaydırmak isteyenler, sonra elinden paranı almak isteyecekler, sonra hele bu memlekette doğru bildiğin onca şeye yanlış diyecekler, sana hain diyecekler olabilecek.

Her şeyden, hatta belki birçok şeyden koruyamam seni. Hiçbir zaman da bu iddiam olmadı, en çok bu yanını seviyorum anneliğimin. Çapını bilen halimi diyelim. Ama yanında olacağıma inanmanı istiyorum, sen istediğin müddetçe ve en az senin istediğin kadar yanında olacağım. Bana bugünkü kadar şevkle sarılmayacaksın ileride, biliyorum, seziyorum. Ama bugünümü bana verdiğin için, sana minnettarım. Gözlerin beni görünce bunca güldüğü için, seni onlarca defa öpmeme izin verdiğin için, bana sarılıp yattığın için, kucağıma çıktığın için, yaylı yatakta popona vurdukça kollarını sallayıp ritm tuttuğun için, sana minnettarım.

Büyüme demeyeceğim, ama her gününün tadını çıkarabilmem için bana yol göster Kurabiye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder