21 Haziran 2015 Pazar

Üçyüzyirmibirinci gün

Bugün, benim en son sen karnımdayken sallandığım hamakta seni salladım Kurabiye. Hamağa oturur oturamaz yüzün gülümsedi, tıpkı öğlen tattığın ilk karpuzdan sonra olduğu gibi. Ne çok ilkin oldu bu tatilde. Nahoş bir ilkin de oldu ama, babanla bir süre bundan kimseye bahsetmemeye karar verdik, neyse ki bir şey olmadı, ne mi oldu, yok yok bişi olmadı.

Hamak diyordum, hafif güneş ve hafif rüzgarda öyle tatlıydın ki, seni seyrettik bir süre, ayaklarını hamaktan çıkarttın, daha da rahat sallansınlar diye. Baban yan tarafta uyukladı, ben kah seni salladım, kah sana şarkı söyledim, kah dergi okudum. Aman Allahım, yoksa ben çok mu mutluyum şu anda, dedim. Nereden nereye dedim sonra, geçen sene bu zamanlar o hamaktaki halimle şimdiki halimiz arasındaki dağ kadar farkı düşündüm. Bir yılda bazen ne büyük şeyler oluyor dedim, dedim de dedim.

Denizi bugün daha bir sevdin, ya da n'apalım bu adamla kadının eline düştük, bari çok ıslatmasalar, canımı yakmasalar, güneşte bırakmasalar, üşütmeseler sularda duşlarda mı dedin, bilmiyoruz. Bir pes etmiş halin vardı sanki. Halen banyo küvetindeki şap şap ayaklara kavuşamadık, ama en azından bağırmıyorsun sudayken, sukunetle seni çıkarmamızı bekliyorsun sanki. Ama sen de haklısın, seni deniz diye ilkin Antalya'nın dalgalı ve bulanık denizine soktuk, sonra bütün denizler böyle sanacaksın. Yok annem, bunun Bodrum'u var, Datça'sı var, hadi ılık sulu Çeşme'si bile var, sen dur daha.

Yayla çorbası vardı akşam. Seni birkaç gündür daha çok sütle besliyorum, ek gıdaları aksattık biraz malum hava yol şartları. Çorbayı öyle bir içtin ki, hem sevindik hem utandık. Hayat abla duysa kızar bana, çorba özlemişin annem sen. Adam porsiyonu çorba getirdi baban, ben yarın da iç diye yanımıza aldım, sen hepsini hüp diye içip, üstüne bir de süt isteyip, sonra da hop diye uyudun. Bir çorbaydı vereceğin kadın, dedin bana belki. Bilemedim annem ben. Hayat abla tembihledi aslında, oralarda az yedirip kilo verdirip getirme çocuğu, dedi. Hıhı dedim, ama korku içindeyim. Yarınki yayla çorbasıyla tüm farkı kapatacağını ümit ediyorum.

Yüzünü güneşte hafif yakmış olmaktan endişe ediyoruz. Elli faktör bebek kremi sürmüş olsak da, kati ve yasaklı 11-16 arası seni pek güneşe çıkarmasak da, kızarmış olman, bizim için de yüz kızartıcı bir suç niteliğinde.

Kumda oynarken aniden yüzüstü kuma kapaklandığın kısmını ise, ileride hatırlamak için hoş bir anı olarak kenara koymak istiyorum. Henüz iddialı konuşmak için erken olabilir fakat, kum yemek çok kötü bir şey değil sanırım, çünkü bence kesin yedin mani olamadım küreği ve kuma daldırdığın elini ağzına götürmene, ama henüz çok şükür bir şey olmadı, ya da oldu biz anlamadık.

İdare et bizi, sende deneyimimiz olsa da, bu ilk tatil beldeli tatilimiz senlen. Konuşmadan anlaşmanın zor olduğu zamanlar bu zamanlar, o dilinden düşmeyen babababa pek yeterli olmuyor her şeyi anlatmana, sandığın gibi küçük adam. Ama sen gülümseyince, ya da çığlık atınca anlıyoruz ki iyisin, sen suskunlaşınca kıllanıyoruz, buna bişi oldu, hanım, bey sen bi bak bakalım diyoruz birbirimize.

Ama en nihayetinde, eğleniyoruz seninle be Kurabiye.

Öptüm seni minik ayak altlarından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder