16 Haziran 2015 Salı

Üçyüzonaltıncı gün

Oğlumcum, biz yılı devirmeye doğru gidiyoruz farkında mısın acaba. Kocaman bir yaşına basıcan falan filan amanın, aman Allahım ve hatta. Gerisi çorap söküğü gibi gelir herhalde, değil mi.

Yazamamışım dünya telaşından, halbuki bi sürü şeyler olmuş şimdi düşününce bak. Dayın geldi bir kere, foturaflarını çekti yine senin. İki aylık gelişimlerini takip etmek üzere Kuzey ülkelerinden bu taraflara teşrif ediyor kendisi, tabi bu defa hızını alamadı. Seni o kadar sevdi, o kadar sevdi ki, buralardan ta Kaş'lara kadar attı kendini coşkudan...

Sonra sen sanırız bugün baba dedin, daha doğrusu bababababa dedin, ama onun içinde birkaç kez baba demek istediğini düşündük biz. Evde bizimle yaşayan ve sana çok benzeyen bu adamı sevindirdiğin çok iyi oldu Kurabiye. Bugün kendisinin bazı konularda fazla rahat olmasından dert yanıyordum sana ki, hop daldı muhabbetimize, babasına benzeyecek oğlum o da öyle olacak, dedi. Olur musun Kurabiye, insanın oğlu sözkonusu olunca, pek rahat olsun istiyor aslına bakarsan, hani bir tabir var buralarda koy ..tüne diye, Allahım neler diyorum ben sana ve sadık okuyucularıma buradan, ama hani mümkünse o hesap ol istiyor insan, tipin bana benzemiyor, huyun da benzemesin emi annem. Sanat manat merakı, gezme tozma hevesi al da, başka şeyler alma olur mu benden. Yaz bir yere bunu.

Sonra, yoğun bakımda karşılaştığımız kardeşlerle buluştuk hafta sonu. Kuvöz arkadaşlarınla bakıştınız yani. Senin hiç bilemeyeceğin ama bizim hiç unutmayacağımız türlü duygu yaşandı orada, biliyor musun. Beyin ultrasonlarınızı, kilo alımlarınızı, cc ile süt içişlerinizi takip ettiğimiz günler, boğazınıza ayağınıza takılı kablolara bakışımız, kafanızı çevreleyen oksijen tüpünden çıkmanızı dualarla bekleyişimiz, kuvözden bir göz kırpışınıza hasret bakışımız, gelen geçen teyzeler, amcalar, aa ne küçük tüh tüh vah vah, sizin mi laflarına cevap verişimiz, orada kimseyi evet kimseyi öldürmeyişimiz, arada çok damarımıza basılırsa birazcık laf edişimiz. Çıkış gününüzde aptallaşmalarımız, seni tutamıyormuşum bile mesela ben, diğer Kurabiye annesi söylüyor. Şimdi de tutamadığım oluyor, ama şimdikiler aşırı kıpırdak olmandan çok şükür. Bununla geçsin gitsin diyelim en acı günleriniz, günlerimiz.

Dişin pirinç tanesi gibi büyüyor, ve hatta sanki bir tane daha geliyor. Ve sen ağzındaki tek bir tane, o da yarım pirinç kadar olan dişinle eline ne versek kemirmeye çalışıyorsun, salatalıkları eşeliyorsun, koparttığın bile oluyor, bisküvi ise veremiyorum artık eline. İki diş olduğunda seni tutamayacağız sanırım.

Sen uyudun, benim de aklım boşaldı Kurabiye. E öptüm seni o zaman, kıpır kıpır ayaklarının altından...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder