11 Mayıs 2015 Pazartesi

İkiyüzseksenbirinci gün

Annen yine sallamış günlüğü afedersin oğlum. Halbuki sen, bebek popona rağmen büyük adımlar atmaya devam ediyorsun.

Ben de fön çektirdim saçıma bugün, beyazlarım almış başını gitmiş, seni gençleştiren, abileştiren zaman bencağıza acımamış geçmiş. Irsi desek de hani, yaş alıyor annen annecim. Sen serpil yine de olur mu.

Ne diyorduk, sen büyüdün kocaman oldun, Nereden mi biliyorum, durduğun yerde pat pat diye maşallah dönmelerinden biliyorum. Salıncağa binmelerinden biniyorum. Binmek dediysek de yığılıp kalıyorsun un çuvalı gibi birazcık. Bu zincir de neymiş, yenir miymiş diyerek kemiriyorsun, yalıyorsun ne bulsan, ama olsun. Salıncak, salıncaktır. Ve çocuklar sokak mikrobundan bir yere kadar korunabilir, yani bir yerden sonra korunamaz. O yüzden yere düşen şeyleri yıkamayı, ağzını oraya buraya değdirmeni önlemeye çalışmayı bıraktım. Ne genişledim Allah'ım, halbuki hepitopu altı yedi aylık bir tanışıklığımız var seninle.

Abiliğin sadece bunlardan ileri gelmiyor. Seninle uçağa bindik minik koca adam. Gıkın çıkmadı hem de. Ananeyi, dedeyi ziyarete gittin. Haftaya da bir terslik olmazsa annenin memleketine gideceksin. Onun maceraları ondan sonra gelecek. Şimdilik Mistır Kurabiye biletimiz var elimizde. Daha niceleri olsun annem seninle. Benli bensiz uçuşların, yepyeni yerler görüşlerin olsun. Gördüklerin benden çok olsun, ben neredeyse tüm Avrupa'yı gördüm, sana tüm dünyayı görmek nasip olsun. Taylandı, Amerikası, Kübası,  Arjantini, Perusu, Hindistanı eksik kalmasın, ardından ağlamasın.

Öptüm seni minik ayak parmakların ve şirin popondan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder