2 Şubat 2015 Pazartesi

Yüzseksenüçüncü gün

Günün benden başka pek kimselere bir anlam ifade etmeyecek özetini sunuyorum Kurabiyecim.

Burnum silmekten kızarmış bir halde, çok teknolojik bir kadın olduğum için maaşım yatan bankanın e-şifresini ikinci kez bloke etmem, seni kangruya atıp saat 16:30 da bankaya gitmemiz, işlemimizi beklerken, bizimle ilgilenen bayana -ne ara o samimiyeti hissettiysem kendisiyle artık- sizin de göğüsleriniz ağrıyor mu, ne iyi gelir acaba, demeyi düşünmem. Sonra kadının bana seslendiğini duymam, "altı haneli mi gelen şifre" anlamam, ama onun "kaç aylık bebek" diyor olması...

Gün boyu senfonik bir ezgi olarak bana ve yağmura ve uğuldayan kulaklarıma eşlik eden ağlama sesini kaydetmem, tekrar dinlemek isterken, hep yanımda olduğun için bir an seni unutmam, ve senin kendi sesini duyunca, ha tabi ya, ben ağlıyordum de mi, diyerek yeniden ağlamaya başlaman.

Şimdi uyuman, ama beni her an uyanabilirsin diye korku kaplaması. Sonra bir arkadaşın senin hayırsız bir oğlan olacağını hatırlatması...

Sen yine de güzel uyu, güzel büyü Kurabiye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder