22 Şubat 2015 Pazar

İkiyüzüçüncü gün

Bugün günlerden Pazar ve sen gerçekten pazara gittin bugün.

A aslında dün geceden almalıyım herhalde. Kendi çapında berbat geçen bir cumartesiden sonra gece hemen hiç uyumadın, ağlayıp bizi uyandırdığın gibi, sonrasında hiçbir şey olmamış gibi bize ve etrafa baktın. Hani normali gecenin her saati ayakta olmamızmış gibi. Gecenin sabahla kavuşmasını maaile izlemeliymişiz, yoksa mazallah güneş doğamazmış gibi. Arada bağırmak da, ağlamak da, seni alıp bişiler yapmak da istedim sanırım. Bakmıyım da görsün gününü, demiş olabilirim. Tabi yemedin bu numaları, bakmadıkça yükseldi desibelin. İnsanın en tehlikelisi Kurabiyecim, elindeki gücün farkında olanı. İşte sen tam o kıvamdaydın gece boyu. Gün içinde seni görüp "ay ne tatlı" diyen herkese saydık sövdük, nazarı batsın, dedik durduk. Ben babandan göründüm, genelde olduğu gibi. Sonra farkettim ama kendimi, sana kızmamak için ona kızıyordum. O da sessizce anlıyordu durumu, alttan alıyordu beni. Yani özetle canımcım, sen beni uyutmadın, ben de sen misin beni uyutmayan, dedim babanı uyutmadım. Neticede, dün akşam hiçbirimiz uyumadık canımcım.

Neyse, bugüne gelelim. Sen bugün pazar gördün. Bir kere gitmiştin benimle. Bugünkü organik pazar'dı. Az tezgahlı, daha tatlı esnaflı, kese kağıtlı, bebek ıspanaklı bir pazardı. Elimiz kolumuz pazar kese kağıtlarına pek hazırlıklı olmadığından, pırasaları senin kucağına verdik. Zaten senin yemeklerin dışında bi pırasa bir de muz aldık bize sanırım. Muzcu adamdan bahsetmem gerek, tıpkı ıspanakçı adam gibi. Muzcu adam, kötüleri ayırayım ben sizin için dedi, eciş bücüş muzları tek tek ayıkladı, ki pazarda hep açık gözlü olmalısın, onu ordan sokuşturma n'olur, filan demelisin. Bu adamcağız, kendi ayıkladı hafif çarpık olanlarını bile. Hele ıspanakçı adam, senin çorba için ıspanak seçiyordum, yanımdaki kadın, bebeğe yapacaksam minicik olanlardan seçmemi, onların daha güzel olacağını söyledi. Ben de miniciklerden topladım bir demet, bir haftada anca o kadar yersin diye. Adama utana sıkıla verdim, bu kadarcığı tartabilecek misiniz, dedim. Lütfen, dedi, alındı sandım, yani  o kadar hassas tartınız var mı, diye devam ettim. Meğerse adam senin için hediye ediyormuş ıspanakları bize. Yani hayatımda ilk defa, bir pazarcı bana hediye etti almak istediğim sebzeyi. Yoksa İstanbul, senin yaşaman için güzel bir yer olabilir mi, yok yok emin olmayalım hemen. Bizim minibüscelerimiz adam döver, kız keser. Trafiğimiz ömür törpüler, Yalancımız dolancımız çoktur. Temkinli olmak gerekir.

Sonra çay bahçesi aradık sahilde, kaldırmışlar gibi hepsini. Balıkçı amcaların dükkanından rica ettik iki kap çay, verdiler sağolsunlar. Sen dünün uykusuzluğuya her köşe başında uyudun. Denizi, şilebimsileri pek görmedin. Biz seni tuttuk tuttuk çektik yine de.

Yarın ev bakma günü seninle, iyi dinlen bu akşam, yarın yardım edeceksin, akıl vereceksin bana. Koşturacağın evi seçmeye çalışacağız birlikte.

Öptük korkarak, şimdilik uyuyan inşallah gece boyu da güzelce uyuyacak yanaklarından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder