19 Şubat 2015 Perşembe

İkiyüzüncü gün

Yavrumcum, bugünkü huzursuzluğun bundanmış baksana. Bugün, bu dünyaya gelişininin ikiyüzüncü günüymüş, erken farkına varsak, o içmediğin çorbaya mum filan diker, bişi yapardık.

Bugün berbat karlı idi hava, kar ve soğuk ve kış seven tüm insanlara saydım sövdüm, bizim sokağa girmeye tenezzül etmeyen belediyeyi andım, babanın hakkatten su geçirmeyen ayakkabılarına şaşıp, emin olmak için şap şap karlara, buzlara girdim onunla. Evet, sana elma ve havuç ve kereviz almak için pazara gittim bugün. Elmanın tam 5 TL- sen bunu okurken 5 TL de nesi diyebilirsin belki ama, hava böyle karlı buzlu değilken elma buralarda taş çatlasa 3 TL yavrum- olduğu pazarda sana meyve seçtim. Normalde her şeyden birer kilo alırken, artık evde bir artıbir durumumuz olduğunu daha çok hissediyorum Kurabiye. İki değilse de, birbuçuk kilo geliyor aldıklarım, adamlar homur homur sayıp ikiye tamamlıyor onu da. Adam oldun Kurabiye.

Çorbanı içmedin bugün, birkaç kez minik çaplı sinir krizine girdim, içmediğin çorbanın içinde seni yüzdürmekle tehdit ettim, oralı olmadın, çorbanı ağzına burnuna ve bluzune bulaştırdım ben de, yani sıvadım seni de diyebiliriz. Sonra baban aldı kurtardı seni.

Akşama kadar bir huzursuzluğun vardı, e benim de gerginliğim, muayyen günüm, soğuğum, yağlı saçlarım ve uykusuzluğum vardı. Ama n'oldu akşam yemekten sonra, arka fonda dayının uzaklardan yolladığı sakin bir müzik varken, ben seninle dans ederken, kollarımda uyudun. O ağırlığın gitti belimizi ağrıtan, sıcacık sıcaklığın kaldı kollarımın arasında, şarkılarca tuttum seni öylece. Etraf bomboşmuş gibi, yıldızlar ve biz varmışız gibi, koca pistte herkes bize bakıyormuş gibi.

Senden bir söz istiyorum tutamasan da. Ben yaşlanıp iki büklüm olunca da, sen bizi ziyarete geldiğinde, hanımın, çocuğun, eşin dostun ya da tek tabanca kendinle, işten güçten yorulmuş, bitmiş olsan da, kravatlı bir yumurta çocuk olsan da, gelip bir dans edicen benimle, olur mu. Seni beni sakinleştirecek bu dans, olur mu. Çocukken de çok severdin diyeceğim ben de, olur mu. Hiç konuşmadan, onu bunu eğri doğru muhasebe etmeden, kızgınlıkları, kavgaları, heyecanları, hırsları her şeyleri masada bırakıp bir şarkı dans edicez ana oğul, olur mu. Olur de, olur mu.

Öptüm seni uyuyan pembe yanaklarından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder