29 Ağustos 2014 Cuma

Yirmisekizinci gün

Bugün sanırım iki parçalı gelecek. Öncelikle ilk parça, benim olanları unutmamam, sana karşı da kendimi borçlu hissetmemem için.

Bugün de yüzüstü yatıyordun Kurabiyecik. Ve yüzer gibiydin, kafanı ve ayaklarını kaldırabiliyordun, ben de deneyeceğim bunu, pek o kadar kolay görünmüyor gözüme. Yan Kurabiye'nin kuzeni olan minik bir kızla tanıştım bugün. Seni kabloları çekiştiren ve ağladığında ağzına emzik tıkıştırılan Şirin olarak tanıyor kendisi. Bana bugün, "içinden bir şeyler dersen  o seni duyabilir biliyor musun" dedi. Aptalladım çünkü ben sanırım seninle sürekli yüksek sesle, hatta el kol hareketleriyle, etraf kalabalıksa da daha kısık sesle, ama illa ki sesle konuşuyorum, ses geçirmeyen canım ardından hem de. Ve altı yaşındaki abla haklıydı aslında. Yine bir aydınlanma anı...

"Annesinin kucağında olmak ister bebekler, o yüzden mi ağlıyor?" dedi bir de. "Olabilir ama bunların hiçbirini hatırlamayacak büyüyünce, merak etme" dedim. Tüm olayların beni en rahatlatan yanlarından biri bu sanırım. Ne garip değil mi, bunları hatırlamayacak olman beni rahatlatıyor. Ne kadar acı, sıkıntı varsa çekilecek, en azından şimdilik kısmı için, bizim hesabımıza. Senin hesabın temiz daha. Zaten şu an karnımda takılıyor olman gerekiyordu. Rahatını bunca bozmuş olmak bile yeter de artar.

Sonra noldu, seni yine yüzüstü yatırmışlardı dediğim gibi. Yüzün diğer tarafa dönük, aşırı hareketlenmenden uyandığını anladım. Hemşire ile gözgöze geldik, babandan kaçamak "yüzünü bize mi çevirseniz?" deyiverdim cam ardından. Hemşire geldi gadget kollarıya, hop çevirdi kafanı. Bizim aklımız çıktı, baban bana saydı durdu, çocuğun rahatını bozdun naptın diye. Bencillik miydi yüzünü görmek istemek, bilmiyorum. Ben öyle tutup çeviremezdim de seni, onu da biliyorum. Gider öte taraftan bakardım sana, ya da sırtından severdim pıtır pıtır.

Ha sonra vitrine gezmeye çıkmış şişko teyzeler geldi bugün. Tam ayrılacaklar hastaneden-bunu sonunda anladık- bir tanesi seni görmüş önceden, diğeri de görsün çok istemiş, niyeyse. Geldiler, sana baktılar, "a çok küçüükkk" dediler, sonra veda ettiler birbirlerine, aksi yönlere doğru gittiler. Yanime Kurabiyecim, bak sırf seni diğeri de görsün diye tombik sürahi teyze, diğer tombik teyzeyi kolundan çekiştirip getirmiş katına. Çıkarımlar muhtelif. Etraf, dertsiz insan dolu, etraf rahatsız insan dolu,  hadi ya da etraf Kurabiye Çocuk sever dolu.... Yurdum insanları. Hatırlat ben de edeceğim bir bitsin şu hastane dizisi. İşim gücüm yokken hasta katları gezip, odalara dalıp "geçmiş olsun, neniz var? Geçer geçer" diyeceğim. Yapacağım bunu.

İkinci kısım akşama. Bugün evlilik yıldönümümüz bizim. Ve ben sanırım doğduğundan beri ilk defa bir süt saatini aksatacağım. Kaygılı, meraklı, heyecanlıyım. Neler hissedeceğimi, nasıl olacağını kestiremiyorum. Ama olup bitince sana diyeceğim.

Yeni yetme annen,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder