23 Temmuz 2015 Perşembe

Üçyüzelliüçüncü gün

Bu takvim doğru gösteriyorsa Kurabiye, bir yaşına sandığımızdan daha az zaman kalmış senin. Yazmayalı ya da yazamayalı uzun zaman olmuş. İş güç, gezme tozma, ziyaret miyaret diyeceğim, yiyecek misin bilmiyorum. Toplamaya, açığı kapamaya çalışayım.

Sen artık, biraz komik de olsa emekliyorsun. Mayın tarlasında talim yapan komando havan yok diyemeyiz. Ha istediğin yere ulaşıyor musun, ulaşıyorsun tamam o zaman demek lazım.

Nananana, bababaaa ve dededede şeklinde konuşuyorsun bizimle. Anne mi, onu edalı bakışlarından ve cok cok eden ağzından anlıyoruz, demesen de olur diyoruz, yani diyor eş dost ben demiyorum. Hatta denizde sen yine nananaaa derken benim vir vir ettiğimi gören bir amca "yok yok anne dedi" diyerek rahatlatmaya çalıştı beni, "hayır işte, demiyor" dedim, "diyor diyor" dedi.

Deniz dedim, evet bu defa güzelcene denize girdin sen bizimle. Artık içinde gezgin bir ruh olduğundan, elin ayağın tutunca bizi ardında cısçıplak bırakacağından neredeyse eminiz. Uçakmış, arabaymış, karafatmalı pansiyonmuş, sıcakmış, soğukmuş, terinden rengi değişmiş pusetmiş, komadı sana. Sonra tuttuk, yer bile ayırtmadığımız memleketlere sürdük arabımızı, geldin bizimle. Ahanda denize burada girilir dedik, gülümsedin kocaman. Kumdan köfteler yaptın, suyun içinde dans ettin, kocaman el çırptın. Annecin ek gıdaları birazcık aksattığından hafif kilo verdin, ama Hayat Abla'nın hızır gibi yetişmesiyle açığı kapatacağını düşünüyoruz.

Ananen deden geldi sonra, kocaman gördüler seni. Sonra ananen birara bana acıdı, senin kendine ayıracak hiç vaktin kalmıyor cancağızım, vah vah dedi. O diyene kadar ben kendime bunu hiç dememişim Kurabiye. O deyince bir dokundu ki, sorma. Ho dedim, öyle midir acaba dedim. Hani Kurabiye'ye bakıyorduk, iyi oluyordu, hani ona lazımdık, hani veriyordu rabbim sabrını, kuvvetini. Neydi hani onlar. Ha yap yapabiliyorsan ne istiyorsan, diyebilirsin tabi. Yapabiliyor muyum, yok. Bugün canım biraz sıkkın diye dışarı çıkardı baban misal, ala ala sana ciciler alabildim. Sonra yine asansörde kendimi gördüm, pazen pantolonum, çiçekli bluzüm, ağarmış ve tepede toplanmış saçlarım ve her daim makyajsız yüzüm ve artık güzelcene yerini bulan kilolarımla tam karşımda duruyordum. Resmin en güzel yanı, kocaman gülümseyen bir patates ya da babanın deyimiyle kunduz idi. Seni tatlı kunduz seni.

Tatiller çok güzel Kurabiye. Her yan tatil olsa sıkılır mı insan, bunu denemeden asla ve asla bilemeyeceğiz. O yüzden denememiz gerekecek.

Öptüm yatakta yan yatan koltuk altlarından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder