26 Temmuz 2015 Pazar

Üçyüzellialtıncı gün

Bugün sıcak bir gün oldu Kurabiye. Ve hatta bu hafta öyle olacakmış. Gece uykuya zor dalmanın sıcaklarla ilgisi olabileceğini düşündük. Umarız kalıcı olmaz haleti ruhiyen.

Emeklerken videoya çektim seni. Yeni yeni öğrendiğin hareketlerin, amacına ulaşmana yardım ettiğini farketmenle, canın istedi mi can havli hareket etmen nedense duygulandırdı beni. Babana kalsa ona buna ağlıyorum bu ara, hassas bir dönem diyelim. Senin o kendinden geçmiş, elinde olsa koşturup, ananın kırmızı kordelaya bağladığı halkaları alıverecek halin duygulandırdı beni.

Çok da yazmak gelmiyormuş içimden Kurabiye. Büyüyorsun gözümüzün önünde, sütüm gittikçe azalıyor. Meme diye sevip sardığın şey, artık bir sıcaklık, hadi yumuşaklık ve kokudan ibaret kalıyor sanırım. Biraz şaşırsan da bozuntuya vermiyorsun. Pardon da, nasıl uyuyacaz o zaman, diyorsun birazcık. Bugünkü gibi, yatakta beraber yatıp, senin oraya buraya dönmelerini sakince izleyip, her döndüğün yerde yanında olduğumu hissettirip, seni okşayıp uykuya dalmanı izledim. Diyorlar ki kendine kendine dalınan uyku, daha derin, daha güzel, daha uzun oluyormuş. Göreceğiz. Senin kendine kendine uykuya dalan, o uykuda elini, kolunu, sırtını özenle yatağa yerleştiren halini gördüm ya, bu bana yeter sanırım. En çok bu kalsın bu geceden bana, olur mu...

Çok büyü ama yavaş yavaş büyü, olur mu Kurabiye. Senin gibileri büyüten annelerin bana dediği gibi, her yaşın ayrı bir güzelliği var, öyle olsa gerek. Hepsini yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara yaşa.

Öpüyorum seni.

Annen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder