16 Ekim 2016 Pazar

Evlerin ayrılması namzetine

Yani böyle yazınca, olduğundan daha büyük bir şey gibi duruyor, o yüzden bir an önce netleştirmem gerek. Hayır annecim, yaşın iki ve halen bizimle oturuyorsun, senle evleri filan ayırmadık, yani henüz ayırmadık.

Ben kendi çapında pek mühim olan-yani kendimce- bir şeyler yaptım bugün. Salonda senin onyüzbin köşenden ayrı olarak, böyle sırf kendime mahsus bir köşe yaptım. Bir süre önce de niyetlenmiştim- hani şu İstanbul'u fethedebilmek için babaları, dedeleri, dedelerinin dedeleri birçok kez adım atan padişah gelenekleri gibi gibi, bu örnek mi nerden çıktı, ondan da bahsedicem- bugün nasip oldu.

Biraz daha büyüyünce sen de böyle hissedebilirsin zaman zaman. Böyle içinde mir mir eden sesler oluyor, yani o sesleri bir duymaya başladın mı, hep seninle geziyorlar aslında. Bazen çeneleri çok düşüyor, bazen efendi oluyorlar. İşte o sesler bayağı bir zamandır, sana yakın olmakla sana uzak olmak, senle olmak ve sensiz olamamak uçurumları arasında beni bir o yana bir bu yana sürüklüyordu.

İşte bu belki de dışarıdan çok anlamsız görülen gel gitlerin sonunda ve ilaç gibi Paris tatili ve üzerine mis gibi Kapalıçarşı gezisi (burada babana metrelerce şükran kurdelasını yine uzatmam, onu o kurdela ile defalarca sarmam gerek, unutmayayım) sayesinde bugün kendime bu özel köşeyi oluşturmaya karar verdim, niyet ettim.

Önceki atılımımda, bir raf edinmeyi ve babana çaktırmayı başarmıştım. O rafta bir köşede senin, bir köşede benim kitaplarım duruyordu. Ama ben benimkileri hiç okumuyordum raftan alıp tabi. Masa bile aldık o zaman bana- ki şu an onun üzerinde yazıyorum sana- Zaman içinde masa üzerine sana da iyi gelsin diye pikabı koyduk, ve sen arka fonda Zeki Müren plağı çalmadıkça yemek yemez bir hale geldin, "müzii aaçç" diyordun bittiğinde. O şirin ve masalsı halin bize de çok iyi geldiğinden kaldırmadık pikabı. Zaman zaman Hayat Abla'n ve babaannen aşırı doz Zeki Müren'e maruz kaldıklarından isyan noktasına geldiler ve hatta Hayat Abla kendi Azeri plaklarından getirdi ama star değişmedi...

Neyse, sonra sen çok büyüdün, yemeğini artık kendin yiyorsun, "anne ben acıktım" diyorsun... demek isterdim ama tabi ki öyle değil. Ama biraz büyüdüğün kesin, plak filan kesmiyor artık seni yemekte. Eline tren, araba, bastet atman için top vs verip, arada da sen yemezsen anne yiyecek, baba yiyecek diye seni kandırıp doyurmaya çalışıyoruz.

Yani sonuç olarak, pikabı kaldırmayı, duvara yeni bir raf çakmayı ve alanlarımızı ayırmayı akıl ettim, baban da yardım etti sağolsun. Benim kendime ait bir odam vardı ibişcim senden önce. Çok da severdim, çoğu zaman içinde pek bir şey yapmasam da çok severdim onu ve orada olmayı, uzun uzun duvarlara, raflara bakmayı, orada müzik dinlemeyi, düşünmeyi, okumayı, bazen film izlemeyi, yazı yazmayı çok severdim. O odadan arta kalanları tıkıştırdığım dolabı da açtım. Onca yıldan parça parça çektim çıkardım bişileri, yenilerden de koydum suyuna. Mis gibi oldu çorba. Dönüştü, bambaşka bir şey oldu.

Hayat Abla ne diyecek çok merak ediyorum. Boyum kadar kızı var kendisinin, bu ergen hallerimi görünce ne diyecek çok merak ediyorum. Kızma bana, yargılama beni nolur dicem ona. Kocam kabul etmiş beni, sen de et diyeceğim. Her insan, kendine ne iyi gelecekse, geliyorsa onu bilsin, onu sevsin, ona sarılsın diyeceğim.

Onca zaman sonra bayağı keyifliyim Kurabiye. Sen mi, sen delirdin bugün, deliler gibi oyunlar oynadık seninle hepimiz, sırayla.

Sana Kapalıçarşı gezisinden bir adet şeker kız Candy foturafım ve henüz boyun elverirken çekilmiş en tatlı İkea foturafınla veda etmek istiyorum...

Müzikli kitabınla uykuya dalan kollarından öpüyorum seni...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder