7 Kasım 2015 Cumartesi

Artıdoksanbeşinci gün

Olanı, olduğu gibi ve olduğu gün yazmayınca, bunun adı "günlük" değil, "anı" oluyor. Bunun gibi daha bir sürü şeyi, eğer sen de merak edersen, elimden geldiğince anlatacağım sana Kurabiye.

Sen neredeyse yürüyorsun, sapından ittirmeli birkaç oyuncağın oldu; yani bir filin, bir helikopterin, bir de firil firil eden tekerleğin var. Bir elinle bizi tutarken, diğeriyle oyuncağını sürüyorsun. Bir kanguruyu gördüğünde-gezmeye gideceğiz anlamına geliyor ve evet baban inanmasa da gezmeye bayılıyorsun sen- odana her girdiğimizde- seni yataktan alacağımızı anlıyorsun- ve bu oyuncakları sürerken gözlerinin için daha bir parlıyor.

Ama ben sana başka bişiler diyecektim aslında. Geçen gün, bahçede, önce salıncaklara, sonra balıklara doğru yürürken, sonra kendimizi çay sohbetindeki teyzelere sevdirmişken- her gören ne güleryüzlü çocuk diyor sana, onlar öyle dedikçe daha çok gülümsüyorsun- dönüşte, öyle kocaman sarıldın ki bana... Konuşmasan da ben bildim ki sen "gel bi sarılyım sana şöyle" dedin. Allah dedim, bu çocuk da beni seviyor, sahiden seviyor. Karşılıklı bir aşkı bulmuş olmanın şaşkınlığında ardımızda kocaman kocaman ışıklar parıldadı, bir ben gördüm. Bildim, dedim, bildim seni.

Gülten Akın diye bir şair kadın var buralarda. Bakalım senin zamanlarında da adı bunca güzel bilinecek mi. Yakın zamanda vefat ettiğini haberlerde duydum. Bir sanatçı vefat ettiğinde, sağda solda bir süre onun şiirleri, yazıları, anıları dolanır. Garip bir ruh hali. Pek sevmiyorum bu halleri nedense, anmak için böyle zamanlar lazımmış gibi, birazcık miş gibi yapılıyormuş gibi geliyor. Diyeceğim ondan, hiç dokunmadı okuduklarım, duyduklarım. Ama bugün, okumaya başladığm bir kitapta, Gülten Akın daha sağ iken, ondan alıntı yapılmış birkaç dize, duygulandırdı beni.

Buradan nerelere bağlayacağım şaşacaksın bak. Gülten Akın'ı çok sevmeme rağmen, ben onun çoktan öldüğünü sanıyordum. Yani istesen de görülemez, görüşelemez, konuşulamaz sanıyordum. Çok sevdiğim şiirleri vardı, kitaplarını alır, sevdiğim mısralarını duvarlarıma yazardım. Bir çay içmeye gitmez miydim bilseydim, "siz kocamansınız biliyor musunuz?" demez miydim, bir sarılmaz mıydım, "sizin için ne yapabilirim?" diye sormaz mıydım. Sonra öldüğünü duyduğumda önce utandım, sonra üzüldüm. Ve bugün, o kitaba iliştirilen şiiri görüp kalakalınca, ananemi hatırladım Kurabiye.

Sen onu hiç görmedin, ama ben onu çok sevdim. Vefatından bir ay önce onu görmeye gittim. Aylardır, yıllardır beni çağırdığı yere onu görmeye gittim. Yüksek lisans tezimi bitirir bitirmez gittim. Bitsin geleceğim söz ananeciğim, demiş idim. Bitti, hemen gittim. İyi ki de gitmişim bak. Ben döndüm ve bir ay sonra ananem bu dünyadan gitti. Bugün o şiire bakarken içimde hissettiğim ezilme, ananemin yokluğunu aniden hatırladığımda hissettiğime benzedi. Bazen diyorum babana, ben çok özledim ananemi, diye. Susuyoruz sonra. Ne denebilir ki bunun üzerine, geri gelmeyeceğini bildiğin şeyleri özlemek ne demek ki. Ama özlemek ciddi bir iş oluyor o zamanlarda. Hani böyle çok istersen, oluvereceğini sandığın cinsten. Hani sen istediğin şey olmayınca ağlayıveriyorsun ya olsun diye, onun gibi. Çok özlersen, görebileceksin sanıyorsun. Rüyalarıma giriyor bazen. Ben hep onun ölü olduğunu biliyorum ve o kendini hep diri sanıyor. Ben hep uzun uzun sarılmak, bakmak istiyorum gözlerim dolarak, o hep yarın yine görüşecekmişiz gibi duruyor.

Onunla daha çok vakit geçirmek isterdim, bir yaz değil her yaz gitmek isterdim yanına, Gülten Akın'ı da daha çok tanımak isterdim. Bunların adına "keşke" diyoruz hayat lugatımızda Kurabiye. Bunlardan az eylemek istiyoruz ömrümüzde. Onun için, yapmak istediğimiz şeyleri ertelemiyoruz, gerçekten istediğimiz ne varsa yüksek sesle annemize söylüyoruz. O da tutuyor elimizden, olur bu iş, diyor.

Kokusuna, öpmesine doyulamayan çocuk, uykuların huzurlu, ayakların sıcak ve yüzün hep gülümsemeli olsun...

"Akşam kuşlarını İstanbul'un
Damlar üzerinden bir kaldırıp
Başka damlara konduruyoruz
Bu camlar yalnızlık camları
Dışardan yukardan gözlerimizle
Bu camlara yağmur yağdırıyoruz"
Gülten Akın


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder