28 Eylül 2015 Pazartesi

Artıellialtıncı gün

Uzun bir süre yazamamışım, kendimce vardır türlü sebeplerim. İş güçtür, hayat koşturmacasıdır, araya giren tatillerdir, yollardır, odur budur, şudur. Peki her şeyin sonunda bugün yazdıran nedir, hah işte ona geleceğim.

Çok garip bir gün yaşattın dün bize, ya da bana. Ama baban da kendine göre garip geçirmiş. Öğle yemeği niyetine henüz soğumamış bira içip, iki paket cips yediğim ender pazarlardan biri oldu diyebilirim herhalde.

Özetle huysuzdun, tatil dönüşü, anane dede dönüşü, dördüncü uçak dönüşü olmasının bunda etkisi olabilir. Kabahatin, eşekliğin büyüğü, babanın sık sık dile getirdiği gibi, bende olabilir. Belki de tüm hata bendedir, Allah baba bunu görüp duruma uygun şekilde müdahale edecektir, olabilir.

Sonra bugün ablalar öğlen de beni içmeye götürdüler. Niye sana içki muhabbeti yapıyorum, el kadar bebek yüzünden, hadi vesilesiyle diyelim, bir anne olarak, annemin deyimiyle evli barklı bir kadın olarak içmem tuhaf geliyor. Ki ananene daha bir sürü şey tuhaf geliyor benimle ilgili. Ona da ayrı bozuldum, okusa o da bozulur şimdi, ama bazen hepimizin sırayla bozulma hakkı var, değil mi. Bu günlük de her ne kadar senin için tutulsa da, ben tuttuğum için, benim keyfime göre ilerleme hakkı var gibi.

Böyle konuşunca da, narsist olduğunu nihayet kabul eden bir arkadaşın bazen bahsettiği annesi gibi, biraz acımasız, belki biraz bencil de bulduğum oluyor kendimi. Bu sıfatlar dışarıdan ne kadar olumsuz görünse de, bazen şıp diye oturuyor insanın üzerine, garip.

Bu laf salataları neden, bağlıyorum artık. El kadar boyunla, eve ilk geldiğin aylarda yaptığın gibi tüm yaşama sevincimi, damarımdan kan çekilir gibi çektin, neden nasıl bilmiyorum. Hava zaten kötüydü, içimde tüm yollar koca bir çukura çıktı bir saatten sonra.

Gün geçti gitti yuvarlandı bir şekilde. Akşam yatağa yatırdım seni, seninle napacağımı, seninle naptığımı bilmez halde. Ve aylardır demediğim bir şeyi yeniden dedim sana, saçlarını okşarken. "Bana yardım et" dedim, ve sen sakinledin, duruldun, nefesin yavaşladı, hırçınlığın geçti ve uykuya daldın. Seninle ilgili unutamayacağım onca andan biriydi bu da. Bana yardım et, demesini unuttuğum için çirkinleşmiş, canavarlaşmıştım, yemediğin yumurtayı her yanına sürmüş, tükürdüğün elmayı yerlere ve üzerine dökmüştüm. Babana sayarken seni hırpalamıştım çekiştirip. Bez bebekmişsin gibi, insan değilmişsin gibi, her şeyden ama her şeyden çok sevilmeye ve sarılmaya ihtiyacın yokmuş gibi. Bir sarsam her şey geçmeyecekmiş gibi.

Ve sen, ben sana "bana yardım et" demesini bildiğim anda çözüldün, döktün sırlarını. Seni seviyorum Kurabiye, sokak ortası kafanın ucunu öperken sık sık dediğim gibi, seni seviyorum.

Her annenin her çocuğunu sevdiği gibi, başka kimseyi ve hiçbir şeyi öyle sevmeyecekmiş gibi. Göğsümde kokumla rüyaya dalan küçük adam, seni seviyorum.

Ömrün boyunca yardım et bana, elimden tut, yüzüme gül, tenimi kokla.

Anne olmasını öğret bana.

Öptüm seni rüya yanaklarından.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder