5 Eylül 2015 Cumartesi

Artıotuzüçüncü gün

Bugün çok güzel kahvaltı ettik. Güzelleştikçe uzayan, uzadıkça güzelleşen cinsinden hani. Kısalı uzunlu hayatının en çok domatesini yedin sen de bugün, ki bu da üç ya da dört cherry domates'e denk geliyor sanırım. Arada kaydır diye verdiğim ekmekleri tüpürüp, o sulu ve kırmızı olandan ver sadece, dedin gibi geldi. Geri aldım ekmekleri ağzından, eşek kafalı kadın, dedim.

Dans ettik sonra içeride. Mavili elbiseleriyle iki minik kız çocuğu eşlik etti bize. Onlar bize eşlik etti demek doğru olmayabilir, ben onları hafif kudurtmuş olabilirim, onlar da zıvanadan çıkmaya hazır olmuş olabilirler, ortaya koydukları figürleri üç yaşındaki çok az ikiz kız çocuğu yapabiliyor olabilir. Ve hatta kardeşlerinin birinin kolunda, bu kadar hareketliliğine paralel olarak iki uzun kesik izi ve tam bir sıra diş izi görmüş olmamız normal olabilir. Kardeşin mi yaptı bunu, dediğimde ne evet ne hayır anlamında başını sağa sola-Indian head shake konusunu baban sana bir ara anlatsın sen sor- sallamış olabilir.

Sen mi, sen çok sevdin danslarını da, bizim onlarla dans etmemizi de.  Ekibe katılsın diye anası babası tarafından zorla ittirilen oğlan çocuğunu ise aramıza katmayı başaramadık, o çocuk şundan mühim, tüm bu dansın sonunda, onun anası geldi yanıma; "ay ne tatlı ayaklar bunlar!" dedi senin ayakları sevip. "Sonra böyle oluyor işte..." dedi sonra kendi hafif büyük oğlunu gösterip. Gülümsedim, "kız çocuk lazım ondan, dimi" dedim kızları gösterip. Yine gülümsedi, "sizin gözünüz korkmadı galiba şimdiye kadar" dedi. Nefes nefese olduğumdan tam anlayamamıştım, "ha onlardan mı, evet ya, üç yaşına gelince vermek gerek diyorum ondan" dedim, yine gülümsediler. Sonra kızların babası geldi içeriye, bize baktı, sonra garson ablaya döndü "benim kızların hepsi manyak" dedi. Bir kızı daha vardı evet, demek ki o da hafif değişikmiş Kurabiye. Sonra ben çok yoruldum yaşım ve beyaz saçlarım itibariyle tabi, kızlar ben yoruldum oturmam lazım, siz de gidin babanızla oturun, dedim, dağıldık. Halimi gören babası "yoruldunuz değil mi" dedi gülerek. Hı hı dedim.

Sizlerin içinizde uyudukça jarj olan bir pil olduğunu düşünüyorum. Seni zaman zaman "Energizer" diye sevmem de bu sığ dünya görüşüm sebebiyle. Senin energizerlığın henüz tahammül edilebilir, yönetilebilir, zaptedilebilir seviyede. Yürümüyorsun etmiyorsun, bir iki döndürsem dünyalar senin, heybeye koysam koala oluyorsun, çok bızıklarsan meme veriveriyorum. Hayat bana güzel yani anlayacağın.

Misal bugün tahlil sonuçların iyi çıktı, şarap içtik serefine. Ondan önce de kilo almıştın güzel, kutlamak için kocaman tatlılar yemiştik sen bakarken. Kiloları sen aldın, keyfini sürmek bize düştü. Bunlar olur, hep olur Kurabiye. Anneler babalar bilirler, Kurabiyeler uslu uslu otururlar.

Öptük seni yorgun düşmüş yanaklarından...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder